Kekemelik Forum

Tam Versiyon: Kekemelik hakkında sıkça sorulan sorular
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Merhaba arkadaşlar,
aşağıda size kekemelik hakkında sıkça sorulan soruları Batı'daki araştırma sonuçları ve uzun yıllık terapi deneyimleri ışığında cevaplamaya çalışacağım.

1 - Kekemelikte iyileşme olur mu?

Kekemeliğin geçici olup olmaması kekeme bireyin yaşına bağlıdır. Kekelemeye başlayan çocuklarda (kendiliğinden veya terapi ile) düzelme olasılığı %80'dir. Çocukları kekelemeye başlayan anne-babaların bu yüzden zaman kaybetmeden uzman bir dil ve konuşma terapistine başvurmaları önerilir.
Son yıllarda yapılan çalışmalar, erken bir müdahale ile kekemelik tamamen giderilemiyorsa da bozukluğu konusunda iyi aydınlatılmış bir çocuğun kekemeliğini daha iyi idare edebildiğini yani kendi derdinin dermanı olabildiğini ve bu bağlamda olası psikolojik sonuçların önlenebildiğini göstermiştir.
Kekemelik, ergenlik çağından sonra da devam ediyorsa genel olarak artık tam geçmeyeceği varsayılır. İstisnai durumlarda yetişkinlerde de tamamen iyileşen kişiler bulunmaktadır.
Yaş ilerledikçe semptomların da azaldığı yaygın olarak görülmektedir.

2 - Kekemelik psikolojik bir sorun mu?

Kekemelerde gözle görülen anatomik farklılıklar izlenemediği ve kekemeliğin değişkenliğinden dolayı uzun süre kekemeliğin psikolojik bir sorun olduğu düşünülüyordu. Ancak ilgili tüm çalışmalar sonuç vermedi.
Tıbbın ilerlemesi ve MRT, FMRT gibi yeni hassas enstrümanların piyasaya çıkması ile birlikte kekemelerin beyinlerini incelemeye başlamış ve bu konuda beyin yapılarında bazı farklılıklar bulmuşlar. http://journals.plos.org/plosbiology/art...o.0020046)
Kekemeliğin kökeninin psikolojik değil, nörolojik yani sonuçta fiziksel olduğu artık kesin bir şekilde kanıtlanmış bulunmakta ama buna rağmen kekemeliğin anksiyete bozukluğu, sosyal ortamlardan kaçma gibi psikolojik sorunlara yol açtığı bir gerçektir.

3 - Kekemelik bulaşıcı mı?

Kekemelik kesinlikle bulaşıcı değildir. Taklitle de gelişmez, anneden/babadan çocuğa da doğrudan geçmez.
Ancak DNA'nın çözümlenmesi ile birlikte kekemeliğe olan yatkınlığın genetik olduğu kanıtlanmıştır. Bu yüzden bir aile veya sülalede birden fazla kekemenin olması olasıdır.
Kekemeliğe genetik bir yatkınlığı olan bir çocuğun kekemelik geliştirmesi için genellikle tetikleyici bir etken veya çoklu etkenler gerekir.
Çocukların çoğu 2-5 yaşlar arasında kekelemeye başlarlar ama ilkokul döneminde kekelemeye başlayan çocuklar da görülmüştür.

4 - Kekemelik bir alışkanlık mı?

Yukarıda da bahsedildiği gibi kekemelik kesinlikle bir alışkanlık değildir, hassas enstrümanlarla beyinde izlenebilen nörofizyolojik bir bozukluktur.
Fakat kekemelik sorunu olan bir insan kekemeliğin yan etkisi olarak birçok alışkanlık geliştirir, bunlar konuşmaya eşlik eden yüz-göz tikleri, el-ayak hareketleri veya kasılmalar gibi dinleyiciyi şaşırtan davranışlardır.
Kekemelikte alışkanlık olarak tanımlanan tüm davranışlar değiştirilmeye veya ortadan kaldırılmaya elverişlidir ancak kekemeliğin asıl sorununu oluşturan konuşmaya devam edememe sorunu kalıcıdır.

5 - Kekemeliğin ilacı var mı?

Kekemeliğe karşı bir ilacın geliştirilebilmesi için öncelikle neyin eksik olduğunu veya neyin yanlış yürüdüğünü bulmak gerekir. Bu nedenle kekemelerin beyinlerini ve beyinde kekelerken olup bitenleri ölçmüşler. Yetişkin kekemelerde (Tourette hastalığında da olduğu gibi) dopamin maddesinin normal insanlara göre fazla olduğunu (veya salgılandığını) ve kekemeliğin belki bundan kaynaklandığını düşünerek dopamin antagonistleri ile çeşitli bilimsel araştırma yapmışlar. Yapılan araştırmalarda dopamin antagonistleri alan kişilerde kekemelikte ölçülebilen bir azalma izlemişler. Ancak verilen ilaçların olumsuz yan etkileri olası bir faydadan daha kötü olduğundan anılan ilaçların alınması tavsiye edilmiyor. (İzlenen yan etkiler kişinin intihara kalıkışması ve benzeri ciddi sonuçlar) http://www.stutteringhelp.org/medical-as...stuttering

6 - Kekemelik yanlış nefes alımından mı geliyor?

Kekemelik yanlış nefes alımından kaynaklanmıyor ancak kekemelik sorunu yaşayan bir insan yanlış nefes alma alışkanlıkları geliştirebilir, örneğin nefes vererek değil, nefes alarak konuşmak gibi. Kekemelerde ayrıca sıkça izlenen bir alışkanlık, nefesleri normal olarak tükenmemesi gerekirken talkıldıkları anda telaşlı telaşlı nefes almaları.
Bu nedenle birçok terapi programı düzenli nefes alımını da etkin bir yöntem olarak öğretir. Ancak sadece doğru bir nefes alımıyla kekemeliğin geçeceğini iddia etmek yanıltıcıdır.

7 - Kekemelik korkudan mı geliyor?

Kekemeliğin nasıl geliştiği konusunda farklı ulusal inanışlar vardır. Türkiye'deki birçok kekeme kendi kekemeliğini bir korku olayına bağlarsa Rusya'da çoğunlukla sahipsiz bir köpek çocukların kekelemeye başlamasından sorumlu tutulur. Almanya'da herhangi bir gerekçe olmadan kekelemeye başlayan çocuklar olduğu kadar bir kardeşin doğması gibi psikolojik stres yapan bir olaydan sonra kekelemeye başlayan çocuklar da vardır.
Bilimde idiyopatik kekemelik (kendiliğinden gelişen) veya psikojenik (psikolojik strese bağlı) başlayan kekemelikten bahsediliyor.
Genel olarak yapılan tespit şu: gözle görülen bir gerekçe olsun olmasın, kekemeliğe genetik bir yatkınlığı olmayan çocuklar kekelemeye başlamaz.
Kekemeliğin hangi bağlamda başladığı ileriki bir terapinin gidişatını da etkilemez.

8 - Düşünme hızı ile konuşma hızının uyuşmaması kekemeliğe sebep olabilir mi?

Beynimiz hem düşüncemizi, hem de artikülasyon hareketlerini kontrol eder. Düşünülmeyen bir sözcük zaten söylenemez.
Ancak kekemelerin yaşadığı sorun başka: söyleyeceği kelime gözün önünde, nasıl söyleyeceğini de çok iyi biliyor ama gerekli olan artikülasyon hareketlerini yapmak durumunda değildir, konuşmak için gerekli olan üç bileşeni (nefes - ses - artikülasyon) uyumlu bir şekilde kontrol edemiyor. Genellikle ünsüz harften ünlü harfe geçişin üzerinde bir direnç hisseder ve o direnci takıldığı anda aşamaz.

9 - Kekemelik belli egzersizlerin düzenli yapılması sonucu geçer mi?

Kekemelik aşırı derecede değişken bir bozukluk olduğu için örneğin sorunlu bir kelime 100 sefer okunursa doğru okunuş iyice beyine işler ve takılma bir daha olmaz gibi iddialar da yanıltıcıdır. Kekemelik kelimeleri bilmek veya bilmemekle alakalı değildir o yüzden genel bir 'öğrenme etkisi'nden de hareket edilemez.
Okuma egzersizleri öz güvenin artmasında veya belli bir konuşma tekniğinin uygulanmasında yararlı olabilir, nefes egzersizleri düzenli nefes alımı için faydalı olabilir ancak bütün bu girişimler kekemeliği geçirmez.

10 - Kekemelik heyecandan mı geliyor?

Kekemelik deyince hemen heyecan akla gelir. Fakat heyecan, korku ve yanlış nefes alımı gibi kekemeliğin sadece bir sonucudur. Sıkça yaşanan olumsuz ileteşim tecrübeleri kekeme bireyde endişe yaratır ve bu da yeniden insanların (özellikle tanımadığı, yabancı insanların veya bir topluluğun) önüne çıktığı zaman aşırı derecede heyecanlanmasına, heyecan da kekemeliğin artmasına yol açar.
İyi bir terapi sonucu heyecan tamamen sıfırlanabilir, bu da kekemeliğin önemli derecede azalmasına yol açabilir.

11 - Her insan zaman zaman kekeler iddiası doğru mudur?

Normal konuşanlar da konuşurken zaman zaman kekemeliğe benzer aksatmalar veya tekrarlamalar gösterir. Fakat bunların kekemelikle alakası yoktur. Normal bir insan 'kekelerse' genellikle ne söyleyeceğini şaşırdığından bu aksaklıkları gösterir.
Kekemeliğin özelliği ise, kekemenin ne söyleyeceğini çok iyi bildiği halde bunu yapamamasıdır ve bu tecrübeyi normal konuşan bir insan bilmez.

12 - Bir süre susmak kekemeliğin azalmasına yol açar mı?

Bazı terapi programlarında susma dönemi gibi bir süre uygulansa da bunun uzun vadeli bir faydası olduğuna ilişkin hiçbir bilimsel kanıt yoktur. Kekemelik kırık bir ayak gibi değildir ki kemik dinlendikten sonra iyileşsin.
Kekemelik daha çok topal bir ayağa benziyor. Dinlenmek ağrıları bir süre unutturabilir ama üzerine yeniden yüklendikçe geri döner. Ayağın dinlenmesinden ziyade ağrıları asgari bir düzeye indiren ortopedik bir ayakkabı veya bir koltuk değneği (yani konuşma teknikleri ve duyarsızlaşma) fayda gösterir.

13 - Her kültürde kekeme insanlar var mı?

Kekemelik dünyanın neresinde konuşan insanlar varsa dil, din, kültür ve etnik köken gözetmeksizin her yerde vardır. Genel bir varsayıma göre çocuklarda %5 oranında (hatta Avustralya'da son olarak yapılan çalışmalar bu oranın daha da yüksek olduğunu gösteriyor) kekemelik vakası bulunuyor ve cins dağılımı ilk başlarda neredeyse eşittir. Kızlarda düzelme olasılığının daha yüksek olması nedeniyle yetişkinlerde cins dağılımı 4:1 (erkek kadın) ve her 100 insandan biri kekemedir.
Kekemeliğin derecesi bireyden bireye farklı olsa da az kekeleyen insanların az sorunu olması, çok kekeleyen insanların sorunlarının da çok olması gibi bir varsayım yanlıştır. Kekemelikte konuşma sorunundan ziyade sosyal etkenler ve kekemeliğin toplumdaki imajı kekeleyen bireyleri etkiler.
Bir dilde kekeleyen bir insan başka bir dil konuşurken de kekeler ancak semptomların sıklığı ve ağırlığı değişebilir.

14 - Kekemelik için çözüm var mı?

Özellikle son bir yüzyıl içerisinde Batı dünyasında örneğin Van Riper ve McGuire gibi kekemelik sorunu yaşayan insanlar tarafından çok güzel çözüm modelleri oluşturulmuştur. Bu çözüm modelleri kekemeliğin geçici olmadığından hareketle kekemelikle uğraşmanın ömür boyu bir challenge olduğunu kabul ederler. Bu nedenle terapi modellerinin önemli bir ögesi kekeme bireyin kendi kendini terapi edebilme konumuna gelmesi veya sıkça düzenlenen tazeleme kursları.
Hiçbir kekeme kekemeliğin yeniden nüks etmesi durumunda 'az çalıştın' veya 'çalışmadın' diye suçlanmaz, bu durumların istisna değil, olağan olduğu kabul edilir ve kişiye terapi bitiminden sonra da yardım ve destek sunulur.
Anılan terapileri yapmış kişiler genellikle sosyal hayatlarında artık herhangi bir mağduriyet yaşamaz, birçoğunun da kekeme oldukları konuşmalarından anlaşılamaz.