Kekemelik Forum

Tam Versiyon: Özyardım nedir, avantajları nedir?
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Merhaba arkadaşlar,
aslında özyardımın adı üstünde... Sen kendine (özüne) yardım ediyorsun. Ne zaman ve niçin bunu yapıyorsun? Belki başkası sana yardım edemedi, belki çok kez hayalkırıklığına uğradın, belki artık pes ettin.

Almanya'daki Kekemelik Özyardım hareketinin yaklaşık 40 yıllık bir geçmişi vardır (bu sene 43. kongremiz olacak), Avrupa'nın diğer ülkelerinde ve ABD'de daha da eskidir.

Kekemeliğin özelliklerinden biri, bireylerin aşırı derecede kekemelik konusunda duyarlı olması. Ne kekemeliklerini açık göstermek isterler, ne de kimsenin kekemeliklerini yüzlerine vurmalarını isterler, ne de yanlarında çevrelerinde başka kekemeler kabul etmek isterler. Aslında sadece saklanıp kabuğuna çekilmek isterler.

Genel olarak kekemelerde izlenebilen bu davranışlar boşuna değildir. Çocukken sürekli azarlanmaları, okuldaki alaylar, toplumda reddedilmeleri vs. kendilerinde bu duyguları yarattı. Ve kendilerini bu dertlerle yalnız hissediyorlar. Halbuki hiç de yalnız değiller. Dünya ortalamasına göre her 100 insandan biri kekemedir.

Başka kekemelerle karşılaşmak, onları dert ortağı olarak tanımak, onlarla geçmiş hadiseleri paylaşmak müthiş bir tecrübedir!
Fakat belki, belki bunu yapmak için ilk adım zor olabilir, cesaret ister...

Almanya'nın ünlü terapistlerinden Andreas Starke (Van Riper terapisini bizzat Van Riper'in kurumunda öğrenip Almanya'ya getiren kişi) 1970'li yıllarda kendi kekemeliğini çözmek için bir arayışa girmiş. Bu bağlamda İsveç'te düzenlenen bir kekemelik kongresinden haber almış ve İsvec'e gitmeye karar vermiş. Hayatında ilk defa yoğun bir kekeme kitlesinin bir araya gelerek kekeleye kekeleye gayet rahat konuştuklarını görmüş ve şaşkına dönmüş. Bu tecrübe hayatını öylesine etkilemiş ki Almanya'daki özyardım hareketinin kurucularından biri olmuş. Ancak İsveç'tekilerin uyguladıkları yaklaşım Amerika'dan geldiğinden eğitimini daha sonra Amerika'da almış. Yine aynı kişi şu hadiseyi anlatıyor:

AndreasStarke, tercümesi PetraS demiş ki:'Kekeleyen İşveçli psikolog Anders Lundberg bana 1976 yılında Göteborg kentinde şöyle bir şey gösterdi: 5-6 kişilik bir grupla çıkışta kasası olan bir restoranda yemek yemiştik. Biz sıraya dizilmiştik, Anders hemen önümdeydi. Omuzundan arkasına dönerek bana dedi ki: 'Ben şimdi kasadaki bayan göz temasını kesip yere bakana kadar kekeleyeceğim.' İçime bir korku girdi kendi kendime acaba ne olacak diye sordum. Daha sonra ise kendimi teselli ettim, çünkü ben değil, o bunu yapacaktı ve ben her halükarda sanki onunla alakam yok numarası yapabilirdim. Ve öyle de oldu. Sıra ona geldiğinde şöyle sözüne başladı: 'Ben i-i-i-i... (kız ona bakıyor) i-i-i-i... Ben i-i-i (kız masaya bakıyor) i-i-iki ta-ta-ta... (kız yine ona bakıyor) iki ta-ta-tane (kız yere bakıyor) tane bira içmiştim.' Bütün bunlar en azından 10-15 saniye sürdü.
Benim için bu hadise çok etkileyici oldu. Kafamdan şimşek çakarcasına bir düşünce geçti. 'Ben kendi kekemeliğimle bu adam kadar rahat olmayı öğrenemezsem bulunduğum çıkmaz sokakta tıkanıp kalacağım.' Durumum şöyleydi: Kekemeliğimden dolayı korku ve utanç duygusu beni sarıyordu ve herhangi bir konuşma tekniği uygulayarak kendimi kekelemeden konuşmaya zorlamaya çalışıyordum. Anders bana çözüm yolunun başka, bambaşka olduğunu gösterdi.

Bu tür tecrübeleri edinmek için illa başka kekemelerle bir araya gelmek gerekir. Almanya'nın Köln kentinde 25 yıldan fazladır bir kekemelik özyardım grubu vardır. Biliyordum da oraya gitmeye cesaret edememiştim. Yeri ve saati belli... İlk kez gittiğimde çok muğlak duygularla gittim. Neredeyse midem bulanıyordu. Ne diyecekler? Beni dışlamayacaklar mı? Senin bu az kekemeliğinle, bu başarılı iş hayatınla bizim aramızda ne işin var? demiyecekler mi? Başka insanlar yanımda kekelerse buna tahammül edebilecek miyim? Tuhaf olmayacak mı? Ya yanlış davransam? Kekemelerin şakasına gülünür mü? Demiyecekler mi kekemeliğime güldün? Bin bir düşünce aklımdan geçiyordu. Ondan sonra oraya vardım. Grup toplantısı saat 19:30, 5-6 kişiydik çünkü gelme mecburiyeti yoktur, gelen gelir, zamanı olmayan evde kalır...

İlk dedikleri: 'Hoş geldin!' Kendini tanıttılar ve baktım ki benim kadar az hatta benden çok daha az kekeleyen insanlar bile var. Tabii ki daha çok kekeleyen insanlar da vardı ama orada bir kural geçerli: kimse kimsenin sözünü kesmeyecek. 'Bitti' demeyene kadar söz hakkı başkasına geçmez. Ve bizim Köln'dekiler başlangıçta 'flaş' diye herkesin kendi halini ve ne yapmak istediğini söyleme fırsatı bulduğu bir tur yapıyorlar. Örneğin biri 'yarın sunumum var' diyorsa sunumunu gruba tanıtır ve gruptan bir feedback alır. Ya da iş görüşmesi yapacaksa biri iş veren olur, soru sorar, diğeri cevaplamaya çalışır ve gerekirse kameraya çekeriz ve ardından inceleriz. Geriye kalan grup da hep görüşünü söyler ve neyi düzeltebileceği konusunda tavsiyelerde bulunur.

Ben şimdi fırsat buldukça düzenli gitmeye çalışıyorum. Grupla birlikte gemi seferi ve ızgara yaptık, yıllık kongreye katıldık, terapist adaylarını ziyaret ettik, McGuire programının tanıtımını dinledik vs. Birçok arkadaş terapi yapmadıklarını ancak gruptan dolayı rahatladıklarını söylediler. Kimisini kekeme olduğunu bilmezseydim tespit edemezdim ama çoğu özyardım grubundan sonra önemli düzelmeler yaşadıklarını söylediler. En azından kekemelikten dolayı dertleri olursa kime başvurabileceklerini, kendilerini anlayan insanları nerede bulabileceklerini bilirler.

Kekemelik özyardım gruplarını devlet veya bir kurum kurmaz, tamamen kekemelerin öz inisiyatifleri bazında kurulur. İyi ki varlar! Ve siz de o fırsatı değerlendirebilirsiniz! Bulunduğunuz şehirlerde birbirlerinizle ilişkilenin ve bir buluşma organize edin. Gerisi gelir!
Selamlar
Petra
Merhaba Petra Hanim,

AndreasStarke nin bu anisi beni cok etkiledi. Tercübe ettginiz icin tesekkür ediyorum.


Alıntı: AndreasStarke, tercümesi PetraS yazdı:
'Kekeleyen İşveçli psikolog Anders Lundberg bana 1976 yılında Göteborg kentinde şöyle bir şey gösterdi: 5-6 kişilik bir grupla çıkışta kasası olan bir restoranda yemek yemiştik. Biz sıraya dizilmiştik, Anders hemen önümdeydi. Omuzundan arkasına dönerek bana dedi ki: 'Ben şimdi kasacı kız göz temasını kesip yere bakana kadar kekeleyeceğim.' İçime bir korku girdi kendi kendime acaba ne olacak diye sordum. Daha sonra ise kendimi teselli ettim, çünkü ben değil, o bunu yapacaktı ve ben her halükarda sanki onunla alakam yok numarası yapabilirdim. Ve öyle de oldu. Sıra ona geldiğinde şöyle sözüne başladı: 'Ben i-i-i-i... (kız ona bakıyor) i-i-i-i... Ben i-i-i (kız masaya bakıyor) i-i-iki ta-ta-ta... (kız yine ona bakıyor) iki ta-ta-tane (kız yere bakıyor) tane bira içmiştim.' Bütün bunlar en azından 10-15 saniye sürdü.
Benim için bu hadise çok etkileyici oldu. Kafamdan şimşek çakarcasına bir düşünce geçti. 'Ben kendi kekemeliğimle bu adam kadar rahat olmayı öğrenemezsem bulunduğum çıkmaz sokakta tıkanıp kalacağım.' Durumum şöyleydi: Kekemeliğimden dolayı korku ve utanç duygusu beni sarıyordu ve herhangi bir konuşma tekniği uygulayarak kendimi kekelemeden konuşmaya zorlamaya çalışıyordum. Anders bana çözüm yolunun başka, bambaşka olduğunu gösterdi.