Kekemelik Forum

Tam Versiyon: Blok çözme teknikleri nasıl oluyor?
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Sayfa: 1 2
Merhaba arkadaşlar,
bana her zaman blok çözme teknikleri nasıl oluyor diye soruluyor. Aslında bu soruya terapistler daha iyi cevap verebilir ve bu yazıyı okuyan terapistleri de kendi önerilerini yazmaya davet ediyorum!

Olcay arkadaşın bir sorusu şöyle:
Alıntı: Dilde dudakta nefeste bozukluk yok ama konuşma takıntılı. Peki şunu dicem .kendimden mesela , K harfinde mesela dilim işlevini yerine getirmıyor. Üst damaktan alt damağa inmediği için blok yapıyor ve kekemelik oluşıyor. Bu bazen kendi halimde olduğunda da oluyor nadir de olsa. Peki terapistler bu somut duruma somut olarak yaklaşım içinde olmuyorlar mı?
Tabii ki terapistler bu duruma somut olarak yaklaşım içinde oluyor. Ama belki senin beklediğin şekilde değil.

Kassel* Kekemelik Terapisi

(*Kassel Almanya'da orta büyüklükte bir kenttir)
Öncelikle konuşma teknikleri (fluency shaping) denilen birşey vardır. Bunlar takılsan da takılmasan da bir nevi tedbiren kullanılıyor. Yani blok oluşmasını tedbiren bir teknik kullanarak önlemiş olursunuz.
https://www.youtube.com/watch?v=ZuiBVnQTfKQ
4 dakikalık filmde terapinin gidişatını görürsünüz. Bilgisayar destekli hece uzatma tekniği ve yumuşak giriş öğretilir.
Kulaklığı olan genç terapi gören kekemedir, bıyıklı adam tekniği TV izleyicilerine tanıtıyor ve soru soruyor, kadın da terapist.

Çocuğun cevap verirken konuşma tarzına dikkat edin, sert ünsüzleri yumuşak konuşmaya çalışıyor. Ayrıca bilgisayarla nasıl çalıştığını gösteriyor.
Bayan kekemelerin kendi seslerini kontrol etmeyi ve eski konuşma yerine yeni bir konuşma tarzı öğrendiklerini anlatıyor. Yavaş yavaş başladıktan sonra gitgide normal bir konuşma hızına döndüklerini de anlatıyor. Ayrıca nefes egzersizleri de yaptıklarını söylüyor ve o anda ip tutarak nefes çalışması yapan bir grup kekeme gösteriliyor. Yoğunlaştırılmış grup terapisinde 15 gün boyunca günde 11 saat çalışma yaptıkları anlatılıyor. Ardından 3'er günlük tazeleme kurslarının düzenlendiği de açıklanıyor.

Kekeme çocuk 2:20 da okuldan dolayı terapiyi yaptığını, müşteri hizmetlerinde çalışmak istediğini ve terapiden önce (TV'de) nasıl konuştuğunu anlatıyor. Ayrıca terapiden sonra bir insan kitlesine nasıl konuşma yaptığı gösteriliyor, orada da yumuşak giriş tekniğini uyguluyor. Sonra çarşıya çıkıyorlar ve kendisi fırında ekmek alırken beraberinde gelen kız, çocuğun tekniği nasıl uyguladığını değerlendirip kendisine feedback veriyor.
Kasseler Stottertherapie (Kassel kekemelik terapisi) olarak anılan bu terapi son zamanlarda bilgisayar destekli olarak internet üzerinden de sunuluyor.
Türkiye'de mutlaka benzeri vardır.

Bizde uygulanan bu terapinin bence büyük bir dezavantajı vardır: duyarsızlaştırma yapılmıyor ve terapiyi yapıp sonradan yine önceki gibi kekeleyen birkaç kişi tanıyorum. Ancak düzenli olarak tekniği uygulayan kişiler der vardır. Bir avantajı, bizim sağlık sistemimiz dahilinde sertifikalı bir terapi konsepti olduğu için doktor havalesiyle hastalık sigortası tarafından tüm masrafları karşılanıyor (tazeleme kursları da dahil).

Bonn* Kekemelik Terapisi

(* Bonn Almanya'nn eski başkenti)
Şimdi gelelim Van Riper konsepti çerçevesindeki uygulamalarına...
Filmde göreceğiniz terapi uygulaması aslında karma bir konsepttir ama Van Riper konseptinin en önemli unsuru olan duyarsızlaştırmaya büyük önem veriyor. (Dil bilmezseniz de sadece kişinin konuşma tarzına ve hangi ortamlarda çalışma yaptıklarına dikkat ediniz!)
Filmin özeti aşağıdaki gibidir:
https://www.youtube.com/watch?v=J1i3oK7zJ8o
20 dakikalık filimde yine bir çocuğa eşlik ediyoruz. İlk dakikada çocuğun nasıl konuştuğunu ve yaşamın hangi ortamlarında kekemeliğin büyük bir engel olduğu anlatılıyor. Daha sonra bir profesör, kekemeliğin nörolojk bir sorun olduğunu ve terapinin o yüzden Bonn Kliniği'nin nöroloji bölümünde sunulduğunu açıklıyor. Yatılı olarak sunulan terapiyi gören kişilerin genç veya yetişkin olduklarını ve çeşitli başarısız terapiler nihayetinde Bonn terapisine havale edildiklerini anlatıyor. Klinikte bireylerin ihtiyaçlarına uygun olarak terapistler ve psikologlar birlikte terapi programını sunuyormuş.

1:44 dakikasında kendisi kekeme olan kurum müdürü Holger Prüss 1989 yılında Bonn kekemelik terapisinin konseptini oluşturduğunu anlatıyor. Bugüne kadar 1000 kadar kekemenin anılan terapiyi yaptığını anlatıyor.

Tekrar genci kekemelik konusundaki korkularını dile getirirken görüyoruz ve kurum müdürü Holger Prüss, kekemelikte en büyük sorunun, kekeleme korkusu olduğunu söylüyor. Kekemeliği sadece bir k-k-k-k-konuşma sorunu olarak gören terapistler, kekemeliğin özünü kavramış değildir diyor. Kekemlik bir buz dağına benziyor. Su yüzünde görünen kısım görünmeyen kısımdan çok çok daha küçüktür. Daha büyük olanı görünmüyor ve diğer insanlar tarafından da algılanmıyor, onlar da korku, utanç duygusu, aşağılık kompleksi, kendini değersiz görme, kendinden şüphelenme gibi ilgili kişinin günlük yaşamını önemli oranda belirleyen negatif unsurlardır.

'Bize gelen hastalarda bunlar psiko-somatik hastalıklar, örneğin depresyon veya sosyal izolasyon olarak kendini gösteriyor ama bunların hepsi kekemeliğin neden olduğu sorunlardır!' İşte terapinin ilk aşaması bu negatif unsurları psikoterapistlerin de yardımıyla gidermek ve yaşamın tüm ortamlarında kekemeliğe özgüvenli bir yaklaşım sergilemek (bu cümleyi gönüllü kekemelik yaparak söylüyor). Ancak bu sağlam temel üzerinde daha sonra öğretilen konuşma teknikleri kalıcı bir etki sağlayabilir.

6:40 dakikasında tekrar kekeme genç konuşuyor ve öğrendiği teknikleri uyguluyor. Konuşma tarzına dikkat ediniz!
Çocuk daha önce gördüğü terapilerin hiçbirinde psikolojik sorunlarının ele alınmadığını ve bundan dolayı da kalıcı sonuç vermediğini açıklıyor. Bonn terapisinde ilk günden itibaren korkularıyla yüzleştiğini ve kekemeliğinden dolayı artık kaçınma davranışlarına başvurmadığını söylüyor.

7:30 dakikasında çarşıda gönüllü kekemelik uyguluyor ki korkularını yensin!
7:50 dakikasında da telefonda gönüllü kekemelik yaparak konuşuyor.
'Ben ağır olan kekemeliğimi açıkça gösterdikçe korkularım azaldı ve böylece başarılı olmam benim için süper oldu!' diyor çocuk. 'Ama sadece Bonn şehrinde değil, ailemin yanında da, arkadaşlarımın yanında da veya sunum yaptığım basket kulübünde de konuşmayı başardım.' (Bunu anlatırken baştaki heceyi yumuşak ve uzatarak söylüyor ancak bunu sadece takılacağı zaman yapıyor (yani tedbiren değil).)

(8:45) Çocuk 'kekemeliğimi açıkça gösterip dile getirmem dolayısıyla özgüvenim de arttı...' (bu arada sokaktaki insanlara kekemeliğini açıyor)...'iki hafta terapi süresince nelerin değiştiği inanılır gibi değil' diyor. Çocuk bunların hala devam ettiğini ve artık üniversitedeki seminerlerde söz hakkı alıp konuştuğunu, eskiden okulda olduğu gibi artık susmadığını anlatıyor. Artık sabah uyandığında kendisini bekleyen ve konuşacağı sosyal ortamlardan korkmadığını çünkü kendini konuşarak kurtarabildiğini söylüyor. Ayrıca eskiye göre çok daha fazla konuştuğunu dile getiriyor.

9:45 dakikasında kurum müdürü uyguladıkları konuşma tekniklerini anlatıyor. Önce modifikasyon tekniklerini anlatıyor (Van Riper modeli) ki bunlar sadece takılma anında uygulanıyor.

10... dakikasında bunun birkaç örneğini gösteriyor. Takıldığı anda hemen kesiyor ve 'yumuşak giriş' tekniğini uygulayarak kelimeyi yeniden söylüyor. Terapi süresince kekemeler kekeleyecekleri sözcükleri önceden sezmeyi ve hemen müdahale etmesini öğreniyorlar.

10:50 dakikasında çocuk okuma egzersizi yapıyor yani kelimeleri biraz abartılı bir biçimde tekniğiyle söylüyor. Daha sonra bir arkadaşını telefonla arayarak yeni tekniğini gösteriyor (bunu arkadaşına da anlatıyor).

11:30 dakikasında yine terapist bu tekniğin sınırlarını açıklıyor ve hemen hemen her heceye takılan insanlara fluency shaping modelini öğrettiklerini anlatıyor.
(Bu model yukarıda izah edilen Kassel modelindeki gibi olduğu için ayrıntılara girmeyeceğim).
12:20 dakikasında çocuk sokaktaki bir bayana kekemelikle ilgili anket yaptığını ve bayana birkaç soru sormak istediğini söylüyor.

Terapist her iki modelin sınırları olduğunu ve bu yüzden ikisini de bir arada uyguladıklarını söylüyor. Yani birbirini tamamlayarak hem modifikasyon hem fluency shaping. Bonn modelinin avantajı, kekeme bireyin kendisine uygun olanı istediği gibi kombine edebilmesidir.
12 danışan, 5 terapist sabahtan akşam geç saatlere kadar konuşma tekniklerini her ortamda birlikte uyguluyorlarmış. Bu çerçevede teknikler hem stabilize ediliyor hem de içselleştiriliyormuş. Bu nedenle de danışanlar daha sonra sürekli olarak öğrendiklerini günlük yaşamlarında da uygulayabiliyorlarmış.

15:20 dakikasında tekrar çocuk konuşuyor ve terapinin başında kendisine bir cümle söylendiğini söylüyor:
Alıntı: Terapinin başarısı kendini terapi odasının dışında gösteriyor!
Daha önce yaptığı tüm terapilerde teknikleri terapi odasında uygulayabilmiş ancak günlük yaşamda ve aile ortamında bunu yapamamış. İlk haftadan sonra kendisine bir CD vermişler, onu ailesine ve arkadaşlarına göstermiş ve bu CD'de aile ve arkadaşların kendisini terapi süresince nasıl destekleyebildikleri gösteriliyormuş.

Her hafta sonunu evde geçirmiş, çarşıya vs. gittiğinde kendi konuşmasını hep banta çekmiş ve bu ses kayıtlarını terapistlerle birlikte daha sonra değerlendirmiş. Terapi bittiği halde bunu hala yapıyormuş ve tekniklerini iyice içselleştirdiği için üniversitede tahtaya kalkıp arkadaşlara birşeyler izah etmek zorunda kaldığı zaman bile teknikleri otomatikman uyguluyormuş.

17:20 dakikasında terapist, terapi başarısının ölçütünün kalıcılık olduğunu vurguluyor. En ağır kekeleyen bir insanın kekemeliğinin bile basit tekniklerle kısa vadeli değişebildiğini ancak bunun uzun sürmediğini açıklıyor. Önemli olanı süreklilik!

Bu arada çocuk eski videosuna bakıyor ve geriye bakarak neler öğrendiğini söylüyor. Teknikleri güzel bir biçimde kombine edebildiğini ve terapi sonrası bir haftalık tazeleme kurslarının da faydalı olduğunu söylüyor.

20:10 dakikasında terapist anketler bazında terapi başarısının ölçüldüğünü ve bugüne kadar 630 hastanın uzun süreli (5 yıllık) başarılarını dile getirdiklerini söylüyor. (Bu arada istatistikler gösteriliyor ve bir ölçüt 'konuşma başarısı' biri de 'kişisel başarı' olmak üzere nasıl değerlendirdikleri anlatılıyor) %90 küsür kalıcı başarıları pek iyi / veya iyi olarak değerlendirmiş.

Bonn kekemelik terapisinin konseptini Türkiye'de uygulayan terapistler vardır. Ancak tabii ki 3 aylık yatılı terapi olarak uygulamak neredeyse mümkün değildir. Bize genellikle bireysel terapilerden sonuç alamayan kişiler doktor tarafından Bonn'a havale ediliyor, masraflarını hastalık sigortası karşılıyor.

İyi izlemeler!
Selamlar Petra
Peki Bonn terapisine yönlendirilme şartı nedir.Norolojik ve bireysel terapilerle sonuç alamama dediniz.Örnekteki çocuk için Norolojik oldugu tespit edilmis dediniz.Norolojik kekemelik nasıl tespit ediliyor.Acabilirmisiniz bu konuyu biraz eğer bilginiz varsa?
Merhaba Ayhan bey,
ayhan topaloglu demiş ki:Peki Bonn terapisine yönlendirilme şartı nedir.Norolojik ve bireysel terapilerle sonuç alamama dediniz.Örnekteki çocuk için Norolojik oldugu tespit edilmis dediniz.Norolojik kekemelik nasıl tespit ediliyor.Acabilirmisiniz bu konuyu biraz eğer bilginiz varsa?
Örnekteki çocuk için tespit edilmemiş, onu yanlış anlamışsınız veya ben yanlış anlatmışımdır.

Kekemelik genel olarak NÖROLOJİK bir sorun olduğundan Bonn Kliniği'nin Nöroloji Bölümü'nde yer alıyor demiştim.
Ancak özünde nörolojik olan kekemelik sorunu psikolojik sorunlara yol açtığı için psikologlarla el ele çalışılır.

Bonn'a yönlendirilmek için tam şart nedir bilmiyorum ama Bonn'da terapi gören birçok arkadaşım var. Genellikle okulda sorunu olan veya psikolojik problemleri ağır basan, başka yerlerde iyi sonuç alamayan gençler gönderiliyor. (Yetişkinler de var, yönlendirmeyi zaten uzman bir doktor yapmalı)

Bonn Kekemlik Terapi'si tamamen Sağlık Sigorta Sistemi'mize dahildir o nedenle gidenler kendi ceplerinden de herhangi bir ödeme yapmıyor.
Başka sorunuz varsa buyurun.
Petra
Kusura bakmayın petra hanım iş arasında hızlı okuduğum için ben yanlış anlamışım.
Estağfurullah Big Grin
Merhaba Petra Hanım
Kassel terapi yöntemiyle bazı farklılıklar olsa da bizdeki 14 günde kekemelige son merkezleri yöntem ve icerik olarak birbirine çok benziyor.14 gün boyunca yoğun bir şekilde en az günde 5 saat bilgisayar destekli konuşma çalışması ve çeşitli nefes çalışmaları yapılıyor.Bu süre sonunda gerçekten belirgin bir farklılık yaşanıyor.Devaminda çalışma gün ve saatleri azalıyor.Fakat daha önceden de çeşitli forumlarda belirtildiği gibi Aşınma devreye giriyor ve kale çöküyor maalesef.Bu iş insanların arasına karışıp,ozgürce Kekemeliği kabullenmeden,kendinle barışık olmadan imkansız.Sizinle ve Ercan beyle bu konuyu daha önce de konuşmuştuk.Sizlerin oneri ve destekleri,mevcut kaynakları (Özellikle Kekemeler İçin Öneriler kitabı)inceleyecerek Van Riper metodunu oğlumla uygulamak için plan aşamasındayız.Benim gayretlerim,sizlerin desteği ve oğlumun isteğiyle başarılı olacağımızı inanıyorum.
Sayfa: 1 2