Kekemelik Forum

Tam Versiyon: Kekemelik ve araba benzetmesi
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Merhaba arkadaşlar,
FB grubundaki paylaşımlarınızda hep egzersizlerle ilgili notlar okuyorum. Dudak, dil, nefes, okuma, sesli konuşma, bağırma çağırma vs.
Ben kesinlikle eğer sizin işinize yarıyorsa yani faydasını görüyorsanız egzersizlerinizden vazgeçin demiyorum. Dudak, dil egzersizleri belki sık sık kasılma yaşayanların kaslarındaki gerilimin azalmasına yarayabilir, nefes egzersizleri sesin dolgun çıkması, okuma egzersizleri (yalnız iken, takılmaların da az olduğu bir ortamda) özgüven açısından faydalı olabilir.

Kaldı ki bütün bu egzersizler konuşmacıların, spikerlerin de yaptıkları egzersizlerdir ve zararlı olduğuna dair hiçbir ipucu yok.
Ama şunu kesinlikle bilmenizi istiyorum. Ne nefesinizde, ne dilinizde, ne dudağınızda, ne de sesinizde bir bozukluk vardır!
Bozukluk sadece 'kontrol sistemi'ndedir.


Bu bağlamda bir araba düşünün.
Benim eski Fiat marka bir arabam vardı. Bu arabanın bir ara bir huyu vardı herhangi bir gerekçe olmadan yolun ortasında, bazen trafik lambasında beklerken, bir kez de feribottan tam inecekken tak diye stop ediyordu.
Uğraş, uğraş, akü biterdi de motor bir daha çalışmazdı. İlk kez tamirci çağırdım baktı baktı motor kilitlendi anahtar kilidi açamıyor dedi. (Kusura bakmayın arabadan pek anladığım yok, biraz kendi dilimle açıklamaya çalışıyorum)
Ne yapalım, ne edelim derken bir daha anahtarı çevirdim ve tak diye yeniden çalıştı. Neyse, yoluma devam ettim. Buna benzer olaylar birkaç kez oldu, servise götürdüm.

Durumu anlattım oradaki usta kontağı bozuk dedi. Kontağı değiştirdi, dünyanın parasını verdim bindim yola çıktım ve ilk lambada gene stop etti.
Tekrar servise götürdüm bu sefer yok benzin pompası yok motor kilidi...
En sonunda motor parçalarında hiçbir bozukluk olmadığı, sadece motor kontrol sisteminin bozuk olduğu ortaya çıktı. Platini değiştirdik ve araba tekrar gıcır gıcır çalışmaya devam etti.

Peki, bütün bunların kekemelikle ne alakası vardır? diyeceksiniz şimdi...
Size anlatmak istediğim biz kekemelerin 'kontrol sistemi'nde bir bozukluk vardır, parçalarımızda bozukluk yok.

Kekemeliğimiz yanlış nefes alımından değil, konuşmamızın aniden stop etmesi bizi yanlış nefes almaya sürüklüyor.
Dudaklarımızı açacağımıza kilitlememizin sebebi dudaklardaki bir bozukluk değil, konuşmanın stop etmesine rağmen konuşmaya çalıştığımızdan dolayı oluşan kasılmalardır.
Enayi değiliz ki hangi harfte ağzımızı açıp hangilerinde kapatmamız gerektiğini bilmeyelim. Ama bizi tuhaf tuhaf şeyler yapmaya zorlayan kontrol sistemindeki bozukluk, konuşmanın stop etmesidir.

Eğer tavsiye edilen egzersizler size mantıklı gelmiyorsa, faydasını görmüyorsanız yapmayın. Şu veya bu egzersizi günde 100 sefer veya 10 dakika yaparsan kekemeliğin geçer gibi vaatler zaten gerçek dışıdır. Kekemeliği idare etmek istiyorsanız öncelikle kekemeliğe karşı olan tutumunuzda bir değişiklik yapmanız lazım.

Kekemelik bağlamında oluşan çoğu olumsuz alışkanlık, kekemelikten kaçınmak, kekemeliği gizlemek ve kekemeliğe rağmen adeta kekemelikle boğuşarak konuşmak istediğimizden dolayı oluşuyor. Eğer bunun farkına varırsak çıkış yolunu da bulabiliriz.

Selamlar
Petra
Kekemeliği geçen varmı gerçekten
Merhaba Ersin,
kekemeliği geçen insanlar vardır tabii. Ancak bunlar genellikle çocuk olarak kekelemeye başlayıp daha çocukluk yaşlarında konuşmaları kendiliğinden veya terapi sonucu düzelen insanlardır.

Terapistler genellikle, kekemelik ne kadar uzun sürerse, geçme olasılığı da o kadar azalır varsayımından hareket ederler.

Ergenlik çağından sonraki yaşlara gelince...
Kekemeliği tamamen geçen insanların var olduğu söyleniyor ama bunlar istisnadır.
Ama 'eskiden çok ağır kekelerdim, şimdi neredeyse hiçbir şey kalmadı / şimdi çok az kekelerim' diyen birçok insan tanıyorum.

Bu insanlara, bu değişiklik nasıl oldu diye sorarsan mutlaka bir gerekçe gösterebilirler. Örneğin:
  • Eskiden kendimi düzgün konuşmak için çok sıkardım sonra boş verdim şimdi ağzıma geldiği gibi konuşuyorum
  • Eskiden kendimi hep küçük ve değersiz hissederdim şimdi büyüdüm ve değerli bir insan olduğumu öğrendim
  • Eskiden konuşmaktan çekiniyordum şimdi habire konuşuyorum
  • Eskiden rahat değildim şimdi ise çok rahatım...
Ya da doğrudan bu değişikliği bir terapiye bağlarlar.

Kekemeliği düzelen (azalan) insanlar genellikle bir konuda hemfikirler: İnsan kekemeliğiyle boğuştukça şiddetlenir, kendini rahat bıraktıkça, kekemeliğini gizlemedikçe azalır.

Bunu ben kendim de yaşadığım için aynen onaylayabiliyorum.
Selamlar
Petra
Merhaba arkadaşlar,
Ateş Kıvanç lakaplı arkadaş şu soruyu sormuştu:
Alıntı: Anladim o zaman ses telleri bizim konuşma hususunda buyuk rol oynuyor.. Bizim ses tellerimiz mi çatlak Big Grin Petra Sasmaz ne dersin
Hayır, ses tellerinde bozukluk yok, dilimizde ve nefesimizde de bozukluk olmadığı gibi.
Ne varsa beyinde oluyor (yani bizim motorumuzun kontrol sisteminde ve maalesef biz de bu parçayı arabada olduğu gibi değiştirip atamıyoruz).
Şu an Almanya'da yapılan kekemelik araştırmaları beyindeki anomaliler üzerinde odaklanıyor. Çünkü kekemelerin beyin yapılarının normal konuşanlarınkinden farklı olduğu çokça izlenmiştir fakat bu farklılığı kalıcı olarak etkileyebilir miyiz sorusu araştırılıyor.

Örneğin Almanya'daki bir çalışmada terapi öncesi ve sonrası beyin emarı çekiliyor ve terapiyle birlikte beyinde düzeltme yapmanın mümkün olup olmadığı veya en azından beyin yapısında konuşmayı akıcılaştıran belirgin bir değişiklik yapmanın mümkün olup olmadığı araştırılıyor.
Ben şunu da belirteyim: ben nöroloji uzmanı değilim ve o yüzden beyin fonksiyonlarını da tek tek bilmiyorum. Aranızda bu konuyu iyi bilen birisi varsa buyursun bildiklerini yazsın.

Ama anladığım kadarıyla kekemelikte
  • beynin iki yarı küresi tam uyumlu çalışmıyor (konuşmayı planlama ve uygulama)
  • konuşmak için kaslara iletilen sinyaller kesintiye uğruyor
  • bu hassas prosedürler özellikle duygularımızın da devreye girmesiyle dengeden çıkıyor
Şimdi ses tellerine dönelim. Fısıldıyarak konuşan (yani ses tellerinde kesinlikle titreşim olmayınca) kekemelerde genellikle takılma olmaz. İstisnai durumlar olabilir. Bunu kendinizde deneyebilirsiniz. Sesi hafif yükselterek sesi devreye sokunca kekemelik de geri döner.

Normal konuşma prosedüründe üç etken söz konusu:
  • nefes
  • artikülasyon hareketleri
  • ses
Bu işin mekanik tarafı. Ya da bilişim diliyle bizim 'hardware'imiz. Ki dediğim gibi bunda hiçbir bozukluk yok.

Bunun ötesinde bütün bunların işlemesi için bir de 'software' yani 'yazılım'a ihtiyacımız var, o da kafadaki dilimz, genelde anadilimiz (ne olursa olsun artık).
Yani konuşmanın planlanması ki o da dilimizin gramatik yapısına bağlıdır. Bunda da hiç bir bozukluk yoktur, çok güzel kitap, şiir vs. yazan kekemeler vardır.

Düşüncelerimizi yani kafada tasarladığımız ifadeleri söylemek isterken sorun yaşanıyor.
Yani konuşma niyetinde olduğumuz ve hatta konuşma girişiminde bulunduğumuz halde bizim 'hardware' çalışmıyor.

Öyleyse tüm kekemelik sorunu bu prosedürde baş gösteriyor: Planlanan konuşmanın dile, nefese, sese iletilirken daha doğrusu konuşmak için gerekli olan üç ögenin uyumlu çalışmasında.
Daha önce dediğim gibi bu üç ögeden birini (yani sesi, diğerleri olmaz) devre dışı bırakırsak tüm sistemi bir nevi kandırmış oluruz ve kekemelik de oluşmaz.

Şimdi bir daha ses tellerini ele alalım.
Bir insan konuşurken ses telleri sürekli kapalı olmaz, açık da olmaz. Ses tellerinin titreşim yapması için kapanması ve 'h' gibi seslerin çıkması için tekrar açılması lazım. Ses telleri kapalıyken bir nefeste çok uzun bir ses çıkarabiliriz. Bunu kendiniz kontrol edebilirsiniz: Cep telefonunuzdaki saat vasıtasıyla 'eeeeeeeeeeeee' diye kaç saniye sesi kesmeden uzatabilirsiniz? (Ben ölçtüm, 24 saniye)
Bir de 'h' harfini uzatmaya çalışın ama kesinlikle 'hı' diye söylemeyin. Ne oluyor? (Ben ölçtüm, 3 saniye bile değil)
'e' harfinde ses telleri kapalı olduğundan nefes de orada tutuluyor ve ses telleri güzel bir titreşim yapabiliyor.
Bir de iş olsun diye 'z' harfine bakalım: (Bende 22 saniye, ses tellerinde titreşim var)
Bir de 's' harfine bakalım: (Bende 12 saniye, ses tellerinde titreşim yok)

Yani biz konuşurken ses telleri harften harfe değişerek sürekli açılıp kapanıyor. Onu kendiniz de kontrol edebilirsiniz.
Bir elinizi gırtlağa tutarak şu cümleyi seslice ama yavaş okuyun (özellikle sesli harfleri uzatmaya çalışın):
Alıntı: Efe Paşa çok hasta.
Hepimizin bildiği bir cümle. Bu cümlede tüm sözüm ona 'ünsüz' harfler gerçekten ses tellerinde hiçbir titreşim yapmaz. Yani gerçekten de sessizdir.
Ama konuşma prosedüründe ses tellerinin ne kadar değişken çalıştığını da görürsünüz titreşim bir kesiliyor bir tekrar başlıyor.
Şimdi bir başka cümleyi aynı şekilde okuyarak elinizle kontrol edin:
Alıntı: Yengem bize yardım ediyor
  • İşte kekemelik bağlamında nedense artık ses telleri görevini düzgün bir şekilde yerine getiremiyor, açılıp kapanmasında sorun yapıyor.
  • Bazen de dudaklarımız donmuş gibi oluyor, dudakları istediğimiz gibi yönetemiyoruz.
  • Kimi zaman da nefeste bir tutukluk hissederiz, nefes felç olmuş gibi oluyor.
Yani kekemelikte uyumlu çalışmayan bu üç ögeden biri olan sesi devre dışı bıraktığımız zaman kekemelik de genellikle kesilir.
Ayrıca bir de konuşmamızın kontrol sistemi vardır, orada da işitsel geri bildirimi tamamen devre dışı bıraktığımızda kekemelik kesilir.
Daha başka bilgi için bakınız: 'Bir kekeme ne zaman kekelemez' http://kekemelikforum.com/viewtopic.php?f=4&t=36
Selamlar
Petra