Kekemelik Forum

Tam Versiyon: Özel Soruların Açık Cevabı
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Sayfa: 1 2 3
Merhaba arkadaşlar,
bana özelden sorular geliyor. Sorularınıza cevap vermek zaten bu forumun bir amacıdır ama niye ÖZELden olsun? Büyük ihtimalle aynı konu birçok kişiyi daha ilgilendiriyor onun için isim vermeden (ilgili kişi anlayacaktır) burada hem soruyu hem cevabı paylaşarak başka insanların da yorum yazmasına olanak sağlamış oluyorum.
Alıntı: Selamlar PEtra Hanım,

Sizlerle konuşutuğum üzere takriben 2 haftadır duyarsızlaştırma çalışmaları yapıyorum.
*Her önüme gelenle (güvenlik, durakta bekleyen yolcu, satıcı vs) kekeleyerek konuşuyorum
*Her gün telefonda en az 3-4 yeri arayarak telefonda kekeliyorum ve öncesi sonrası duygularımı not ediyorum
*Eşimle evde sesli harfleri konuşurken hep isteyerek ve bilerek kekeliyorum (ben bu güne dek sadece sesli harflerde kekeledim)

Bunun gibi çalışmalar yapıyorum...Bunlara ek olarak geçen uluslar arası bir bir sempozyuma katıldım orada bir an için kalkıp kekeleyerek soru sorma cesaretini buldum ancak kalbim yerinden çıkacak gibi oldu nabzım aşırı derecede yükseldi yapmadım.
Siz 16 yaşından sonra (yani sorununuzu hallettiniğinizden buyana ) otorite sahibi kişilere karşı konuşurken heyecen gerginlik hissediyor musunuz hala kalbiniz hızla çarpıyor mu?

Teşekkürler
Aslında bu çok uzun bir hikaye. Bilançosunu daha bir-iki yıl önce çıkardım.
Gençlikte otoritelerle de rahat iletişime geçmek için bazı kaçınma davranışları geliştirmiştim. Her zaman ÖZEL olmaya özen gösterirdim. Avrupa'da herkes İngilizce öğrenmeye özen gösterirken ben Türkçe öğreniyordum.

Esas otoritelerle karşılaştığımda (örneğin üniversitedeki profesörler vs.) bu farklılığımı hep kendi lehime çevirirdim. Türkçenin İstanbul şivesini değil, Anadolu ağızlarını konuşur milleti güldürürdüm. Tek bunu espri olarak anlamayan, bu konuda ciddi olmak isteyenlere için için kızardım. Çünkü bu davranışımın esas kekemelikten kaçmak olduğunu yüreğimin içinde bilirdim. 

Yani bu konuda bana farklılık payı tanımayan insanlar beni kısıtlardı ve içimdeki negatif duyguların tekrar türemesine imkan sağlardı. Ben de bunu istemiyordum.

Almanca bölümündeki bir semineri hatırlıyorum. Eski Almanca yani bizim için anlaşılmayan, çağdışı bir dille yazılmış yazılar okuyorduk. Herkes sırayla okudu ben de bir an takılırım endişesiyle çok çılgın bir yönteme başvurdum: Sanki metni anlıyormuşum gibi vurgulu ve melodik bir hitabet tarzıyla sesli sesli okudum. Millet güle güle patladı, hoca da şaşkın kaldı. Bana kızabilir mi? Kızamaz. Ne okuduğumu anladım mı? Anlamadım. Ama kendimi kurtardım. Ben bunun farkındaydım ama başka kimse fark etmedi.

Türkçe konuşarak, Doğu ülkeleriyle ilgilenerek hep diğer insanlara karşı bir üstünlük duygusu, en azından karşılaştığım otoritelerle bir eşitlik, aynı seviyede olmak duygusu beslerdim. O duyguyu besleyebildiğim müddetçe otoritelerle de sorun yaşamazdım. Çünkü onlarda da bana karşı ilgi hatta kimi durumlarda hayranlık duygusu olduğunu hissederdim.

Üniversite zamanımdan bir de şu durumu hatırlıyorum. İran Dilleri Bölümü'nde Paştu dersi almıştık. Hocamız Avustralyalı anadili İngilizce olan bir profesördü. Paştu (Afgan) dilinin telaffuzunu ondan öğrenmiştik. Onun yanında Paştu okumam gerektiğinde tek sefer takıldığımı hatırlamıyorum. Neden? Çünkü o da ben de Paştu dilinin yabancısıydık. Ne o benden iyi ne ben ondan iyiydim. Sonra Mr. Rasuli diye Afgan bir hocamız oldu. Nihayet gerçek bir Afganistanlı bize Paştu dilinin gerçek telaffuzunu öğretti ve hemen takılmalar başladı. Benim bundan çıkardığım sonuç: Sayın Rasuli'nin yanında içimde beslediğim üstünlük duygusunu devam ettiremedim ayrıca başka bir öğrenciyle en iyi olmak için yarışıyordum ve yine kekemeliğime yenildim.

Bahsettiğim durumlarda genellikle sessiz (örtülü) semptom gösteriyordum. O zamanki anlayışımla 'kekemelik' değildi çünkü ses yok. Çoğu zaman bilmediğimi veya okuyamadığımı (Arap harfleri olduğu için anormal bir şey değil) sanıyorlardı ben de onları kırmıyordum. Genellikle sözümü tamamlıyorlardı ben sadece için için kızıyordum.

Benim için otoritelerden ziyade benden herhangi bir anlamda daha fazla güç veya söz sahibi insanlar kekemeliğim açısından bir tehlike oluşturuyordu. Yani bir et reyonunda belki satış elemanından daha tahsilliyim ama o tüm etlerin sahibidir ve ben hangi eti almak istediğimi söylemek zorundayım. O durumlarda kekemelik tavan yapıyordu.

Ya da özel hayatımda diğer insanlardan farklı olmamam gerekirken uyum sağlamak bana zor geliyordu. Tüm bunlar ilk önce konuşmama yansıyordu. Her an ve her yerde kekemeliğimden bahsetmeye hazır olduğum halde gençliğimde edindiğim tecrübelerden dolayı bunun bazı yerlerde uygun olmadığını veya bir mazeret gibi göründüğünü anlamıştım. O yüzden gizli semptomlara başvuruyordum. Ve için için kızıyordum. (Evet o dönemleri de gördük)

Sonuçta bu tür ortamlardan ve kişilerden uzak durmaya çalışıyordum. Ya da herhangi bir şekilde tekrar farklılığımla (yani kekemeliğimle değil) göze çarpmaya çalışıyordum. Bu da her yerde hoş karşılanmıyordu. Birçok insan bana o yüzden tuhaf bakıyordu. O zaman bayağı üzülüyordum ama başka türlü de yapamıyordum. Bütün bunların kekemeliğimle ilgili olduğunu çok sonra anladım.

50 yaşımdan sonra kendime karşı dürüst olmaya başladım. Bazen kendi kendime keşke babam daha sağ olsa da herşeyi onunla paylaşabilsem diye düşünüyorum. Onunla tek bir sefer uzun uzadıya kekemeliğimi konuştum. Ama o zaman daha pek duyarsız değildim ve ter içinde kalmıştım.

Şimdi birçok şeyin kekemeliğe bağlı olduğunu anladım. Gizli semptomlarımı açık semptomlara çevirdim. Benim bugünlerde zorlandığım, bende kötü duygular yaratan tek durum tercümanlık yapacağım toplantılardan önce yetkililerle tanışma faslı. Orada kekemeliğimi hissederim. Ya da biri beni 'Bu bizim Petra, benden senden iyi Türkçe konuşuyor' diye tanıtınca bayağı fena oluyorum.

Bu durum ve ortamları tespit edip duygularımı kontrol etmeye çalışıyorum. Ve son yıllarda epey yol kat ettiğimi söyleyebiliyorum.
Selamlar
Petra
PEtra hanım kendi kekemelik patterninimizle duyarsızlaştırma çalışması yapıyoruz ancak sürekli aynı aksiyeteyi hssediyoruz bi yerlerde yalnışlık var gibi geliyor . Araştırmalar da bir konuya ulaşamadım . Bu konudaki tecrübeniz nelerdir acaba 
Saygıve sevgilerle
Merhabalar
Duyarsizlastirmaya 1 yil once kadar basladim. Son 6 aydir istikrarli olmasa da ara ara eski duyarlilik istekleri baskin gelse de bir mucadele gerceklestirmeye calisiyorum.
Ben nasil yaptim.
Ben tetikte akici biriydim. Yani disaridan bakildiginda kekeme gibi aliglanacak bir durumum yok gibiydi ama zihnimdr ruhumda kekemeligi derinlemesine yasayip bunun sikintisini yaşayan.. O yuzden de duyarsizlastirma cok önemliydi.
Nasil yaptigima geleyim.
* Basta bloklu olan orjin halimi muhtaaplara gosterme, ona karşı duyarsizlatrima
* Sonra istemli blokla bloklara karşı duyarsizlasma
* Sonra istemli kelime baslarinda fake tekrarlamalarla orjin kekemelige inme
* Bunda ustalasmaya çalışmak, ve bunu yaparken de zaman baskisini ve muhatap baskisini en aza indirmeye çalışmak.
* Easy stuttering i heryerde uygulmaya çalışmak
Daha fazla ayrıntı icin https://youtu.be/Tenycd8MjVs
Selamlar



LG-H818 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Merhaba, foruma yeni üye oldum. Ben de bir kekemeyim... 24 yaşındayım üniversite son sınıftayım mühendis olacağım iki hafta sonra.Konuşma terapistine yaklaşık iki ay gittim fakat faydasını göremedim. Şimdi de halletmem gereken bir sorunum var bunu da atlatırsam sonra kekeme olsam da şikayet etmem. Bugüne kadar okuldaki sunumlardan bir şekilde kurtulmayı başardım ama iki hafta sonraki tez sunumundan kaçamayacağım ne yazık ki.Şansıma jürideki öğretim üyeleri zor insanlar değil.Beni korkutan hem jüri hem de jüri ile birlikte sınıfta 30 kadar öğrencinin de olacak olması.Durumumu şu ana kadar kimse fark etmedi.Şimdiden düşünmeye başladım bu durumu ve kimseyle paylaşamıyorum.Bu durumda olan veya böyle bir olayı atlatan arkadaşlar varsa,bana tavsiyeleriniz neler?Bu durumu en iyi şekilde atlatmak için neler yapmalıyım?Sunum sırasında heyecanlanmamak için önerileriniz var mı?Teşekkür ederim..
Allaha dua edin,tum zorluklarin cozumu Onun elinde....Her isde bir hayir var,kekeleseniz de dunyanin sonu degil,belki gulecekler,birak gulsunler,ne olacak? Onemli olan sunumu yapman,gerisini bos ver,zaten tum insanlarin sevgisini kazanmak mumkun degil,sevmesinler ne olacak,kimseyi umursamadan rahat sunum yap
(25/05/2017, 23:25)papatyaa6 demiş ki: [ -> ]Merhaba, foruma yeni üye oldum. Ben de bir kekemeyim... 24 yaşındayım üniversite son sınıftayım mühendis olacağım iki hafta sonra.Konuşma terapistine yaklaşık iki ay gittim fakat faydasını göremedim. Şimdi de halletmem gereken bir sorunum var bunu da atlatırsam sonra kekeme olsam da şikayet etmem. Bugüne kadar okuldaki sunumlardan bir şekilde kurtulmayı başardım ama iki hafta sonraki tez sunumundan kaçamayacağım ne yazık ki.Şansıma jürideki öğretim üyeleri zor insanlar değil.Beni korkutan hem jüri hem de jüri ile birlikte sınıfta 30 kadar öğrencinin de olacak olması.

Merhaba,
öncelikle foruma hoş geldin.
Konuşma terapistine gittiysen hangi beklentilerle gittiğin ve terapistin seni nasıl bilgilendirdiği aslında en önemli noktadır. Bu konuda şu yazı senin için faydalı olabilir http://kekemelikforum.com/konu-dogru-bir...piler.html

Alıntı: Durumumu şu ana kadar kimse fark etmedi.Şimdiden düşünmeye başladım bu durumu ve kimseyle paylaşamıyorum.Bu durumda olan veya böyle bir olayı atlatan arkadaşlar varsa,bana tavsiyeleriniz neler?Bu durumu en iyi şekilde atlatmak için neler yapmalıyım?Sunum sırasında heyecanlanmamak için önerileriniz var mı?Teşekkür ederim..

Durumunu fark etmemişler... den kastın nedir? Sen kimseyle konuşmadın mı ki kekemeliğini fark etmediler yoksa kekemeliğin çok mu az ama sürekli kekelerim diye mi korkuyorsun? (Tetikte akıcı)

Aslında öncelikle aşağıdaki konularda netleşmen lazım:
  • Kekemelik senin suçun değildir - senin yaptığın bir yanlış yoktur
  • Kimse seni kekemeliğinden dolayı yargılayamaz 
  • Diğer insanlar kekemelik nedir bilmez, onları aydınlatmak senin görevin
Ben senin yerinde olsam sunumdan önce hocayla görüşürdüm. Sorunumu anlatırdım örneğin: 'Hocam ben kekemeyim ve genelde büyük dinleyici kitlelerine karşı sunum yapmaktan kaçınıyorum. Şimdi sunum yapacaksam bana anlayış göstereceksiniz ve biraz daha fazla zaman vereceksiniz. O kadar.'

Bunu boynu bükük değil de hocanın gözüne bakarak özgüvenli söylersen inan ki hiç kimse sana hor bakmayacaktır.
Ondan sonra sınıfın önüne çıkarken ilk söyleyeceğin şu olmalı: 'Arkadaşlar bilginiz olsun, ben kekemeyim. Yani ara sıra duraksar veya takılırsam bilin ki konumu bilmediğimden değil, o an konuşamadığımdandır. Sizden ricam kelimeleri tamamlamayın, biraz sabır gösterin!'
Ondan sonra da sunumunu daha rahat ve büyük ihtimalle daha az kekeleyerek yaparsın.

Bir de teknik anlamda sorarsan örneğin ben hep PowerPoint ile sunum yaparım. Konuyu saptırmamak için söyleyeceklerimin özeti gözümün önünde ve o etrafta spontane cümle kurarım. Böylece çok rahatım.
Aynı şey kartlarla da olur. Cümleler arasında hatta bazen cümlenin içinde düşünmek ve konsantre olmak için ara vermeye çalış Her etkili konuşmacı / sunucu ara verir tek kekemeler hep ara vermekten korkuyor. Sunumunu ayrıca birkaç samimi arkadaşının yanında veya varsa kekemelik özyardım grubunda deneme amaçlı okuyabilir arkadaşlardan faydalı geri bildirimler alabilirsin.

Okuyarak sunum yapmasını sevmiyorum çünkü okurken tempoyu tutturamıyorum. Ama o herkeste farklıdır bazı kekemeler okuyarak daha az kekelerler.

Sana başarılar dilerim.
Almanya'dan selamlar
Petra

Not: Forumda çok değerli yazılar var onları bir bir okumanı tavsiye ederim. Ayrıca grup hangoutlarımızın linkleri bulunuyor orada çok değerli bilgiler sunuluyor.
Sayfa: 1 2 3