Kekemelik Forum

Tam Versiyon: Duyarsızlaştırma ile Meydan Çalışması Özdeş Değildir
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Merhaba arkadaşlar,

Türkiye'deki arkadaşların ve terapistlerin anlatımlarından anladığım kadarıyla DUYARSIZLAŞTIRMA konusunda büyük bir yanlış anlaşma gelişmektedir.

Bunun sebebi de muhtemelen kekemelik terapileri hep içeride terapi odasında uygulanırken aniden danışanların terapistleriyle birlikte (veya terapistsiz) sokaklara dökülmeleri ve orada alan çalışması yapmaları.

Ama her türlü alan çalışması duyarsızlaştırma ile özdeş değildir!

Alan çalışması Almanya'daki terapi konseptlerinde her zaman vardı. Terapi odasında öğretilenlerin yaşamın içinde (İN VİVO) uygulanması için dışarı çıkılırdı ve buna İN VİVO yani YAŞAMIN İÇİNDE çalışma denirdi.
Alan çalışması için belli bir terapi konsepti şart değildir, her konsept müsaittir ve terapinin her aşamasında da yapılabilir.
Ama kekemelik terapisinde duyarsızlaşmak demek kekemeliğe karşı, kekelemeye karşı duyarsızlaşmak demek.

Duyarsızlaştırma+istemli kekemelik ayrılmaz ögelerdir!

Duyarsızlaştırmanın başlıca amacı kekemeliğe karşı ömür boyu geliştirilen aşırı duyarlılığı azaltmak, hatta sıfırlamaktır. Ve bu Van Riper ekolünün ilkelerine göre sadece istemli kekeleyerek olur.
Yani sürekli kaçındığımız, sürekli redettiğimiz, nefret ettiğimiz, hatta yargılandığımız, eleştirildiğimiz kekelemeyi bilinçli olarak yaparak olur. 
Bu yöntem Van Riper terapisinin ikinci aşamasında uygulanır. Duyarsızlaştırma çalışmaları
  • telefonla
  • dışarıda yabancı insanlarla iletişime geçerek
olur ama bunu yaparken istemli kekemelik yapmak şarttır.
Ve istemli kekemeliğin de 
  • kendi öz semptomlarına yakın
  • kendi öz semptomlarından uzak, gayet yapaya kadar
kuralı ve çeşitleri vardır. Bu konuda herkes kendine uygun olanı da terapistiyle anlaşarak deneyebilir.

Ne ile alana/meydana çıkarsan ona karşı duyarsızlaşırsın!

Fluency Shaping alanına giren bazı terapi konseptlerinde melodik veya ritimli konuşmak, veya YYY gibi farklı bir konuşma tarzı öğretilir. Bu konseptlerde amaç kekelemeden konuşmak ve farklı, yabancı konuşma tarzıyla barışmak, ona alışmaktır.
O tekniklerle dışarı çıkanlar bizde 'duyarsızlaştırma' çalışmasından bahsetmez (örneğin Kassel Terapisi) çünkü kekemeliğe değil, yeni konuşma tarzına alışmak için dışarı çıkarlar. 

Bu soruya daha iyi açıklık getirmek için konuyu Alman forumunda açtım ve Almanya'nın önde gelen terapistlerinden Andreas Starke'den şu cevabı aldım:
Alıntı: Benim sorum: İn vivo çalışması iye duyarsızlaştırma çalışması özdeş midir?

'İn vivo' kavramı terapi bağlamında gerçek yaşamda olan bir faaliyeti anlatır. (...) Yani gerçek yaşamda olan veya gerçek bir duruma benzer bir ortamda olan faaliyetler söz konusu. Gerçek bir terapide çoğu zaman bu tür durum ve ortamlar üretilir, örneğin: 'Sen (yani danışanım) satış elemanının yanına giderek bir harita soracaksın ve ben (senin terapistin) arka planda kalırım.'

Duyarsızlaştırmaya önem vermeyen terapilerde de elbette bu anlamda in vivo çalışması (yani alan çalışması) yapılır fakat bunun amacı kekemeliğe karşı olan duyarlılığı azaltmak değil, bilakis terapide öğretilen bir şeyi gerçek yaşamda uygulamaktır. Bu da genellikle cesaret gerektirir ve bundan dolayı da bir nevi duyarsızlaştırır. Ama bu tür in vivo çalışması (alan çalışması) kekemeliğe karşı duyarsızlaşmaya hizmet etmez, tersine yeni edinilen bir becerinin transfer edilmesi yani yaşama aktarılmasına yarar.

Burdaki soru, kekemeliğe karşı henüz hiç bir şekilde duyarsızlaşmamış bir danışanın hem olası hem de muhtemel başarısızlıklara karşı nasıl bir yaklaşım sergileyeceği. Ben, duyarsızlaştırma aşamasının konuşma tarzının, daha doğrusu kekelemenin modifiye edilmesinden ÖNCE yapılmasını daha etkili buluyorum.

İn vivo (yaşamın içinde) çalışmasının tersi in situ çalışmasıdır, Latince situs kelimesinden geliyor ve 'yerinde' çalışma anlamına geliyor. Bu çalışma terapi yerinde yani terapi odasında yapılan faaliyetleri kastediyor.

Ben hangi amaçla olursa olsun in vivo çalışması yapmayan her türlü kekemelik terapisini uzmanlık etiğine aykırı ve bu nedenle de geçersiz görüyorum. 
Bunun nedeni de şudur: birçok kekeme in situ yani terapi odasında çok daha hafif kekeler hatta bazıları hiç kekelemezler ve acemi bir terapist bunu terapisinin etkili olduğuna bağlayabilir.

------------
Umarım kavram karmaşasını azıcık bir düzene sokabilmişimdir.

Selamlar
Andreas Starke

(Almanya'da Van Riper terapisiyle 30 yıllık tecrübesi olan kekemelik terapisti)
www.andreasstarke.de
www.viermalfuenf.de

Bundan sonra sizin de dikkat etmenizi öneririm. Bir terapi yapacaksanız ve 'duyarsızlaştırma'dan bahsederlerse ne anlamda bu kavramı kullandıklarına bakınız. Eğer sırf alan çalışmasını yapıyorlarsa bilin ki bu duyarsızlaştırma ile özdeş değildir.
Duyarsızlaştırma çalışmaları her zaman illa ki istemli kekemeliği de beraberinde getirmeli. Yoksa kekemeliğe karşı duyarsızlaşmak mümkün değildir.

Selamlar
Petra
Petra Şaşmaz, güzel bir noktaya parmak basmışsınız, geçen hafta benimle yeni çalışmaya başlayan danışanım daha önce çalıştığı terapist (!) ile bu şekilde çalıştıklarından bahsetti, ona da açıkladım, burada da bahsedeyim. Akıcılık şekillendirme tekniğini kullanırken öğrenmenin 4 aşaması olan edinim, akıcılık, kalıcılık, genelleme aşamaları uygulanır ve bahsedilen akıcılığı şekillendiren sokak çalışmaları da "genelleme" çalışmasıdır, asla ve asla duyarsızlaşma değildir. Kişilerin duyarsızlaşması için neye duyarsızlaşacağını da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Örneğin; mücadele davranışları, bloklar, uzatmalar, korkulan (?) sesler vs. Ankara' daki gruba elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Biz şöyle bir şey yaptık mesela: Düzenli katılım gösteren arkadaşların değerlendirmesini yapıyorum ve nelere dikkat etmesi gerektiği, duyarsızlaşırken neler yapılmalıdır, hangi etkinlikler yapılmalıdır, kekemeliğini, mücadele davranışlarının nasıl olduğunu bulma gibi tanımlama aşaması üzerinde duruyoruz. Daha sonra duyarsızlaşma ile bunu harmanlıyoruz. Hedef her zaman öz- terapi yapabilecek ve dolayısı ile kekemeliklerini kontrol edecek hale gelmelerini sağlamak olduğu için bu çalışmalara da dikkat etmek gerekiyor. Yani bu durumun sadece terapi odasında olmaması gerektiğini insanlar anlamış olsalar da doğru bir yol haritası çizmemiz de gerekiyor. Aslında diğer şehirlerdeki dil ve konuşma terapistleri veya konuşma bozuklukları uzmanı arkadaşlar, özyardım gruplarına destek olsa, bu tarz sorunların azalacağını düşünüyorum