Kekemelik Forum

Tam Versiyon: Amerika'da Yaşayan Kekeme Dostumuzla Röportajımız
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Amerika'da yaşayan dostumuz Onur Tekiner ile yaptığımız 12 soruluk Röportaj:
1- Kendinizden Bahseder Misiniz ?
Merhabalar, İsmim Onur Tekiner. 26 yaşındayım, İstanbul’da doğdum büyüdüm. Trakya Üniversitesi Ekonometri bölümünden mezunum. Daha sonrasında Work and Travel organizasyonu ile çalışmak için Amerika’ya geldim ve şu anda dil eğitimi alıyorum. Bir restorantta garsonluk ve komilik yapıyorum. Daha öncesinde barda barmenlik ve garsonluk yaptım, 2 senedir buradayım. Yaklaşık 3 senedir konuşma rahatsızlığımı fazla büyüttüğümü düşünüyorum. Bununda nedeni iş hayatına geçme durumu, çevre etkileri, her zaman güzel konuşmam gerektiğini düşünüyor olmam. Ben tetikte bir kekemeyim, yani hayatımdaki insanların yarısı kekeme olduğumu hatırlamaz bile ama bu demek değil ki benim hayatım o oranda iyileşti, tam tersine ne zaman kekemeliğim tutacakta rezil olacağım korkusu hep başımda vardı her kekeme gibi. Ama açıkçası 22-23 yaşlarına kadar hem özgüvenimin yüksekliğinden hem de bu durumu bir engel olarak görmememden dolayı umursamıyordum. Yaklaşık 2-3 senedir özellikle buraya geldiğimden beri denemediğim yol, yapmadığım uğraş kalmadı. Yöntemler üretmeye, yöntemler denemeye çalıştım. Ve kekemeliğim ile barışmaya karar verdim. Maalesef bu bizim için tek yol.
2- Eğitim Hayatınızda Kekemeliğinizden Dolayı Ne Gibi Sorunlarla Karşılaştınız ?
Eğitim hayatımda başarılı bir insandım. Sesli okumalara falan denk gelmedim doğrusu. Dediğim gibi, tetikte bir kekeme olduğumdan insanların hiçbir zaman bilmesini istemiyordum. Çocukken bu duygu bende yoktu diye düşünüyorum. Gençlik dönemlerimde, yani 15 16 yaşlarımda saklama duygusu başladıysa da 22-23 ‘lerde tavan yaptı diyebilirim. O ara dönemde seni ne idare etti derseniz, özgüven diyebilirim. Kekemeliği çok umursamıyordum, er ya da geç söylemek istediğim şeyi takılarak söylüyordum ve insanlar beni sevdiğinden kendimi eksik hissetmiyordum. Ne zaman ki üniversitenin bitmesine az kaldı ve iş görüşmeleri yapmam gerektiğini, arkadaşçıl olmayan yani insanların fiziksel özellikleri ile yargılanılabildikleri bir ortamda kendimi göstermem gerektiğini gördüm, işte bu durum kendimi sıkıntıya sokmama neden oldu. O dönemlerde kendimi düzeltmem gerektiğini düşünüyordum. Ve inanın bana bu hem kekemeliğimi arttırdı hem de mutsuz olmama neden oldu.
3- Sizce, Kekemelik Hayatımızı En Fazla Nerelerde Etkiliyor ?
Bu soruya iki farklı şekilde cevap verebilirim,-; eski ben, yapmak için uğraştığım ben. Eski ben derki; hayatımızın her yerinde etkiler, insan ilişkileri çok önemli insanlarla iletişim kurmanın tek yolu dildir ve o sende eksikse sen bir hiçsin; diğer yapmaya çalıştığım, olmaya çalıştığım ben derki; evet, ben bir kekemeyim, elimde bunu değiştirecek bir şey var mı? Yok. Bunu düzeltmenin, hiç kekeme değilmiş gibi yaşamamın mümkünatı var mı? Hayır. Peki, ne yapmalıyım ? Bunu kabul etmek ve gülüp geçmek. Diyeceksiniz ki, nasıl gülüp geçmek ya kekelediğimde başımdan aşağıya kaynar sular iniyor. Bu satırları yazarken inanın bende hatırlıyorum, biliyorum o duyguları ama kardeşlerim, başka bir şansımız yok. Başka bir yol yok. İletişim problemini en aza indirgemeden önce bunu kabul etmemiz lazım, benimde kekemeliğim 3 yaşında başlamış. Bende sayısız terapiler aldım, ama bunun tek çözümü bunu kabul etmek. Başka türlü hep her an “Bugün de kekemelemedim, bugün benim kekeme olduğumu anlamadılar” diye saklanarak geçer. Ve kekelediğinizde tüm dünyanız başınıza yıkılır. Bu yazıyı kim okurken senin kekemeliğin azdır, o yüzden bunları söylemek kolay diye kendinize bahane üretmeyin. Sizi benden daha fazla anlayacak kimse yoktur.
4- Kekelediğinizde Kendinizi Nasıl Hissediyorsunuz ?
Kekelediğim zaman kendimi çok değersiz, iki kelimeyi bir araya getiremeyen bir insan olarak görüyordum. Ailemin utanç kaynağı, arkadaşlarımın arasında acınan kimse, insanların umutlarının olmadığı bir kimse gibi görünüyordum. Ve artık değişime karar verdim. Ben, üstteki yazdıklarım olmak zorunda değilim. Kekeliyorum diye yeri gelir sinirlenirim iki kelimeyi bir araya getiremem, yeri gelir bir kelimeyi 2 sefer söyleyemem ama ben bunları olmak zorunda değilim.
5- Kendinizi Kekemeliğinizden Dolayı Kötü Hissettiğiniz Zamanlarda Kendinizi Nasıl Motive Ediyorsunuz ?
Kekelediğim zaman kendimi çok değersiz, iki kelimeyi bir araya getiremeyen bir insan olarak görüyordum. Ailemin utanç kaynağı, arkadaşlarımın arasında acınan kimse, insanların umutlarının olmadığı bir kimse gibi görünüyordum. Ve artık değişime karar verdim. Ben, üstteki yazdıklarım olmak zorunda değilim. Kekeliyorum diye yeri gelir sinirlenirim iki kelimeyi bir araya getiremem, yeri gelir bir kelimeyi 2 sefer söyleyemem ama ben bunları olmak zorunda değilim.
6- Sizce Kekemeliğin Bizi Farklı Yapan Olumlu Yanları Var  Mı, Varsa Neler ?
Mutluluk. Açıkçası ben çoğu kekeme olmayan insandan daha mutlu olduğumu düşünüyorum. Çünkü bazı şeylere karşı bazen duyarsızlaşmak gerekiyor ve biz onun eğitimini, hayatın bir andan ibaret olmadığını yani duyarsızlaşmayı diğer insanlardan daha erken öğrenebiliyoruz
7- Amerika'ya Gitme Kararını Nasıl Verdiniz, Bu Cesaretinizin Sebebi Neydi ?
Amerika’ya 2 sene önce geldim. O zamanlar niye karar verdiniz derseniz, biraz ülkenin durumu, biraz da kendimle olan bir savaş etkili oldu bu kararı vermemde. Neden ben kekemeyim diye bazı şeylerden korkacaktım? Aksine, üstüne gitmeliydim ve gittim. Bunun yolu, kaçmak yerine onunla barışmaktan geçer.
8- Yurt Dışında Kekeme Olarak Yaşadığınız Zorluklar Var Mı, Varsa Neler ?
Maalesef, size bu konuda hiç zorluk çekmedim, herkese kekeme olduğumu söyledim ve mutlu bir şekilde geçti diyemeyeceğim, yani yalan söyleyip sizi de duygularınızı da kandırmayacağım ki siz de bilin. Tam 7 tane günlük defteri bitti. Hepsini ingilizce yazdım ve ben ilk geldiğimde buraya ingilizceye dair bildiğim tek şey “Where are you from? My name is Onur”’dan ibaretti. Her gün bir arayış içindeydim. “Nasıl kurtulabilirim bu dertten?” diye. Bar da barmen yaptılar beni. İngilizcem yok ve kekemeyim düşünün gerisini… Takılmalar, bloklar, olay yerinden hızla kaçmalar… (özellikle garson olduğum zaman) Sonuç olarak, o sizin korktuğunuz, utandığınız şeyleri fazlasıyla gördüm, bunlara doydum. Şunu da belirtmeliyim ki, insan kendi dilinde kekemeliğini daha iyi kapatabiliyor saklayabiliyor, kelimeyi değiştirerek vs. Ama başka bir dilde kelime hazinenizin yetersizliğinden bunları yapamıyorsunuz ve bloklar, takılmalar çoğalıyor. Bildiğiniz bir cümleyi söyleyemediğinizden insanlar bazen ingilizce hic bilmediğinizi düşünüyorlar. Birde şunu söylemeliyim, yeni bir ülkeye geldiğinizde bu insanlar sizi hiç bilmediğinde ve çevrenizde hiç sizin eski halinizi bilen olmadığında ister istemez kekemeliğinizi saklama duygusu ortaya çıkıyor. Bu da sadece mutsuzluğu çekingenliği getiriyor.  Ve tabi ki an geliyor herkes sizin ne olduğunuzu anlıyor. Bu durumda siz o gecen zamanda sakladığınız şeylerin hepsini çöpe atabilirsiniz. Çünkü artık kartlarınız tamamen açık.
9- Amerika'da İnsanların Biz Kekeme Bireylere Karşı Takındıkları Tavır Nasıl Oluyor ?
Açıkçası bu konuda bir ayrım yapamayacağım. Burası daha iyi ya da daha kötü şeklinde.Diğer taraftan, onların nasıl olduğu da önemli değil. Kekemelerin sorunu kendileriyle. Çünkü bu dünyada seni beğenmeyen, seni yargılayan bir insan sürekli çıkacaktır ve olacaktır. Kendini herkese sevdirmiş bir insan olamaz. Önemli olan insanların seni yargılayıp yargılamaması değil. Senin ne düşündüğün ve ne yaptığın. Her nerde olursan ol kötü insanlar, başkalarının duygularını zayıflıklarını düşünmeksizin kıran insanlar vardır. Sen onlara kızarak, kıskanarak ya da imrenerek hayatini düzeltemezsin. Ama nlara kekemeliğini utanmadan çekinmeden gösterebilirsin. Onlar senin özgüvenine, kendinle barışıklığına hayran kalsınlar. Soruya gelirsek, ben Türkiye’deyken bu kadar işin içinde değildim. Kendime hep kekeme olduğumu söylemekten utanır çekinirdim. Hatta hatırlatılmasını dahi istemezdim internetten kekemelikle ilgili araştırma yapmak bile kendimi kötü hissettirirdi. Ama son 2 yıldır kendim için daha fazla uğraşıyorum, bir şeyleri değiştirmeye çalışıyorum. Kısmen değiştirebildiğimi düşünüyorum ve değiştireceğim de. Yani iki ülke arasında fark görmüyorum. Ben evrensel bir durum olduğunu düşünüyorum. Belki şunu söyleyebilirim sadece, burada bir özrünüz varsa devlet size memuriyet veriyor. Yani birçok devlet dairesinde, kütüphanelerde çalışanlar arasında özürlü insanlar var. Bazı arkadaşlarımızın durumu daha ağır olabilir. En azından devlet onlara destek vermeli ki bu arkadaşlarımız gelecek kaygısı yaşamasınlar.
10- Kekeme Bireyin En Büyük Gereksinimi Sizce Nedir ?
Özgüven. Tek ve en açık cevap.Bu da kendinle barışık olmaktan geçer mutlu olmaktan geçer. Şöyle bir bak çevrene. Gerçekten hayatında ne kadar yer kaplıyor duyguların? Bence hayatın iki kelimeye bağlı değil. Bir gün dedim ki kendi kendime; “Ben niye geldim bu dünyaya, millete kendimi göstermeye mi yoksa yaşamaya mı?” Bunun sürekli bir sonrasını takip eden bir döngü olduğunu fark ettim. Bu sefer nasıl geçecek, bugün nasıl geçecek? okul, iş, doğum günü partisi, akşam yemeği, sevgilinin ailesiyle tanışma günü, sınıftaki sunum ya da yeni birisiyle tanışmak vs. liste uzar gider. Sürekli yeni bir sınav içindeyiz. Bırakın bunları, bırakın insanlar ne düşünürse düşünsün. Başkalarını düşünerek bir insan mutlu olabilir mi? Bence olamaz. Kopun şunlardan, soranlara evet ben kekemeyim deyin. Eğer bir işi yapmanızı engelliyorsa bundan üzülmeyin. Kendinizden nefret etmeyin. Kekeledikten sonra göstere göstere gülün, çünkü diğer yol mutsuzluk acı, kaygı dolu. Kendimize yapabileceğimiz en kötü şeydir bunu saklamak, çekinmek.
11- Kekemeliğiniz İçin Daha Önce Tedavi Gördünüz Mü ?
Çocukken annem Çapa Hastanesine terapiye götürmüştü. Zeynep isimli bir doktor vardı, iyi hatırlıyorum. Bana sakinleştirici verdiklerini hatırlıyorum. Çok kavga ediyorum diye. Beni kandırmışlar, yeni yeni ögrendim ki çocukken kekemeliği geçsin diye çocuklara sakinleştirici veriliyormuş. Kekemeliğim geçmedi tabi halen devam ediyor. Daha sonra tekrar tedavi olmadım genel olarak akıcı konuştuğumdan dolayı ihtiyaç görülmedi. Psikolojimi etkilediğini fark ettikten sonra, kendi öz terapimi uyguladım ve kendime çıkış yolları bulmaya çalıştım, sesli kitap okuma vs. gibi. Amerika’ya geldiğimden beri de 7 defter günlük bitirdim. Şimdi açıp okuduğumda bakıyorum ki hep ayni şeyleri yazmışım. Ne kadar acı… Her günüm o gün iyi geçecek diye kendimi motive etmek ile geçmiş. Biz bunun için doğmadık arkadaşlar. Kendimizi insanlara beğendirmek için doğmadık. Şunu da belirteyim, günlük yazmayı bıraktım. Aynı şeyleri yazmaktan bıktım, aynı şeyleri düşünmekten, bugün kekeleyecek miyim kaygısından. Son olarak soruyla ilgili, en iyi terapi beyninizde, düşünün ve karar verin.
12- Yurt Dışına Eğitim veya Yaşamak İçin Gitmek İsteyen Dostlarımıza Tavsiyeleriniz Neler Olur ?
Ya kekelersem kaygısıyla istediğiniz şeylerden vazgeçmeyin. Kekeleseniz de kekelemeseniz de tutkularınızı gerçekleştirmek sizin kendinize olan saygınızı arttırır. Bazı anlardan kaçarak kurtulamazsın. Eninde sonunda o seni bulur. Bu yüzden kaçma, acılarınlar, endişelerinle, kaygılarınla yani kekemeliğinle yüzleş.  Eğer kendine saygının olmasını istiyorsan ne yaşamak istiyorsan git yap. Kaybet veya kazan sonuç değil, o mücadele önemli. Kaybedersen, denedim ve kaybettim, denediğim için mutluyum kendimle gurur duyuyorum de. Korktuğum için kaçtım. deme.
      Bu satırları kekeme bir insandan duydunuz. Bu yüzden sizi çok iyi anlıyorum ve saygı duyuyorum. Gerçek şu ki, evet kekemelik bazı şeyleri yapmaya engel. Ama denemeye engel değil. İş görüşmesini ya da vize mülakatını adı her neyse, git yap. Olur veya olmaz en azından dene. Verebileceğim en önemli tavsiye, çevrendeki insanları bu kadar takmaman. Onlar yargılamayı severler. Eğer sen herkese kendini sevdirmeye kalkarsan bu işin içinden çıkamazsın. Hayat silgi kullanmadan yazı yazma sanatı. Bu yazıyı mutlu ve huzurlu yazmamız dileğiyle…
Onur TEKİNER

Sohbet tadındaki bu röportajı bizimle gönüllü olarak yapan takipçimize bütün kekeme dostlarımız adına teşekkür ederiz.
mail@kekebek.com adresinden bize ulaşabilirsiniz.
kekebek.com
Eline kalemine sağlık. Başka hikayeler de bekleriz.
Petra