Kekemelik Forum

Tam Versiyon: Kekemeliğin ilacı var mı... Kekemeliği yenmek...
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Merhaba arkadaşlar...
Konunun başlangıcında kekemelkle ilgili ilaç kullanmanın ne kadar yararlı / zararlı olabileceği sorusu vardı...
Leon Leon demiş ki:Ben antideprasan kullaniyorum yari yariya fayda sagliyo biraktiktan sonra 1 hafta sonra tekrar eski halime donuyorum bana fayda sagliyo ama surekli kullanmiyorum ilerde ereksiyon kaybi yapiyomus ara ara kullanip kesiyorum ilacı
Özge demiş ki:Onu aslında iyi öğrenmek gerek bazı haplar fayda ediyormuş bende araştırdım az kullanmakta sakınca yok ara vererek kullanmak daha mantıklı ama çünkü uzun sure bağımlılık yapabilir bunu iyi bilen pskiyatriyle danışmak gerek araştırmayi seven bi uzmanla
Mehmet demiş ki:Hiçbir faydası yok bence zararı var.kekemelik kontrol altına alınınca ve gevşeme eksersizleriyle azalıyor ilaç belki faydası olur diye kullanılıyor
PetraS demiş ki:Almanya'da kekemelik için genellikle sadece konuşma terapisi uygulanır. Anksiyete ve diğer psikolojik faktörler terapötik yöntemlerle ele alınıyor ve gerekirse psikologlara da başvuruluyor. Bu bağlamda ortak çalışan uzmanlar vardır. Çok ağır vakalar forumda da linklediğim Bonn Eyalet Kliniği'nde terapistler ve nöroloji uzmanlarının yanında terapi görür. Benim şahsen tanıdığım ağır vakalardan biri bizim gruptaki Andreas. O Bonn'da terapi görürken nöroloji uzmanlarının tavsiyesi üzerine terapiye destek olarak Aripripazol isimli bir ilaç almış. Daha önce bazı kekemelerde semptomları azaltan bir ilaçmış. Bizim arkadaş bu ilaçlardan sadece bir tanesini almış ve oriyantasyon kaybı ve baş dönmesi gibi yan etkiler yaşamış. Kendini bilmez bir hale gelmiş. Bunu da doktoruna bildirmiş ve Aripripazol ilacını artık kimseye tavsiye etmemişler. Yani Almanya'daki yaklaşım genel anlamda konuşma terapisi (gerekirse psikoterapi) ve cihaz destekli tedaviler (DAF cihazı gibi) veya ilaç tedavisi yaygın değildir. (Zaten en azından eğitimli, okumuş Almanlar ilaçlara karşı biraz çekimser duruyorlar. İlaç içmek kimyasal madde almak anlamına geldiğinden genellikle başka çare olmadığı zaman ancak alırlar.)
Hilal demiş ki:Psikolojik ilaçlar genelde insanı sersem yapar. Ben de ilkokul yıllarımda kullandım. Psikiyatri vermişti. Ama derslerimde inanılmaz düşüş yaşadım ve babam bıraktırdı. Dersler çoğunlukla uyumakla geçiyordu. Bu ilaç o ilaçlara benziyor mu bilmiyorum tabi ki ama ben ilaç kullanma taraftarı değilim. Ömür boyu ilaça bağlı yaşamak doğru gelmiyo bana. Bizimki psikolojik o zaman yine bunu psikoloji ile değiştirmemiz lazım. Tıbbi ilaçlarla değil.
PetraS demiş ki:Hilal... kekemelik psikolojik yanı ağır basan ama özü itibarıyla organik bir bozukluktur. Sorun beyindeki bazı işlemlerin beyin yapısındaki farklılıklar nedeniyle düzgün işlememesidir. Sistemin bir anlık çökmesine neden olan psikolojik etkenler terapiyle tamamen sıfırlanabilir. Ama o zaman sade kekemelikle karşı karşıyasın.
Ercan demiş ki:Petra... asil sorulmasi gereken beyin ayni beyinken kekemelik neden tek başına kensini gostermezken insanlar karsisinda kendini gosteriyor.
Hilal demiş ki:Petra... ben nörolojik olduğunu düşünmüyorum. Her yerde aynı şekilde konuşmamız gerekirdi o zaman. Farklı yerlerde farklı şekillerde değil. Tamamen psikolojik. Alışkanlık
PetraS demiş ki:Kekemeliğin psikolojik olduğunu ispatlamak için referans olarak hep o gerçek ortaya atılıyor. (Halbuki yalnızken de tek tük takılmalar oluyor) O zaman ben de karşı bir soru sorayım: kekemelik psikolojik bir sorun ise neden birey kendi konuşmasını işitmediği zaman akıcı konuşabilir? Kekemelik halen bir gizemdir. Bazı şeylerin nedenini söylemek mümkün değildir. Onları sadece bir olgu olarak izleyebiliriz. Ve bu olgular binlerce kekemede izlendiğinden artık kekemeliğin genel bir 'huyu' olarak tanımlanabilir. Fakat her bir tespit için mantıklı bir yorum getirmek henüz mümkün değildir.
Ercan demiş ki:Sorunun kaynağı norolojik olabilir. Yani psikolojik sebepler yuzunden kekeme degiliz. Sadece psikolojik sebepler kekemeligi arttirip azaltabilir. Benim anlamadigim tek basinayken hiç kekelememekle nörolojik sebepler arasinda nasil bir baglanti kurulabilir. Beyin ayni beyinse tek basinayken de benim kendimi kekeme hissetmem ve kekelemem gerekiyor.
PetraS demiş ki:Buna benzer bir soruyu Prof. Hartmut Zückner'e sordum. Aslında sorunun tam tersini sordum: Bakın dedim ben şimdi bu kitleye karşı konuşurken zerre kadar kekelemedim dedim. Ama sizinle yemek masasında sohbet ederken kaç kez takıldığımı gördünüz dedim. Gülümseyip bu da kekemeliğin gizemlerinden biridir dedi.
Ercan demiş ki:Kekemeligin insani biraz da uzmesinin sebebi bu olsa gerek. Veya tam olarak engel gibi kabul edilmemesinin de sebebi. Çünkü bir engel düşünün. Uzuvsal. Heryerde sizin için engeldir. Ama kekemelik öyle degil. Tek basinayken hicbirsey yok. Insanlarla beraberken sanki beyinde negatif alanlara sinyaller gidiyor basliyor oradan tetiklenmeler. Tek basina hissettigin rahatlik halini veya ozgurluk halini insanlarla beraberken hissedemiyorsun.

Ayriyetten kekemelikle bunu yeneceğim diye uğraştığın bazi vakitler paradoks etkisi yapip seni daha fazla etkisi altina da alabiliyor. Veya uzerine hiç gitmeyip sosyal olma rahat olmaya calistikca da birden azaldigini hissediyorsun. Hem tam bir paradoks hem de halen gizemli tarafini koruyan bir secret.
PetraS demiş ki:Benim bu konudaki çözümüm şu; kekemeliğini tanı! Huyunu suyunu bil! Heyecan mı tetikliyor? Öyleyse heyecanla mücadele et, kekemelikle değil. Heyecanı azaltabildin mi kekemelik de otomatikman azalıyor. Dizginlenir hale geliyor. Ben artık adrenalinin kekemeliğimi azalttığı ve bir anlık yok ettiği kanısındayım (tabii bunu ölçmedim, bu bir sezi). Ama daha sonra geri döndüğünde de onu bir başarısızlık olarak görmüyorum. Çünkü huyudur kekemeliğimin. Ne yapayım?
Hilal'a cevaben de...
PetraS demiş ki:Peki Hilal... o zaman tıbbi bulgular yanlış mıdır? Ben beyin uzmanı değilim ama nöroloji uzmanlarının kekemelerin beyinlerini normal konuşanların beyinleriyle karşılaştırırken izledikleri farklılıklar ortada. Şöyle bir deney yapmışlar: normal konuşan birinin beyinin sol lobunu uyuşturduğunda konuşamaz hale geliyor. Kekeme bir bireyin beyninin sol lobunu uyuşturduğunda yine konuşabiliyor. Öyleyse konuşma merkezi diğer insanlara göre beyinde farklı bir biçimde dağılmıştır. Ancak bu kekemeliğin nedeni midir sonucu mudur henüz araştırılmış değildir. Çünkü örneğin beyin travması geçiren insanlardan biliniyor. Beynin bir kısmı zedelendiğinde başka bölgeler zedelenmiş bölgelerin fonksiyonlarını dengeliyor. Öyleyse kekemelerde konuşma merkezinin farklı dağılımı eksiklikleri dengelemek amaçlı da oluşmuş olabilir. Aslında çocuklar kekelemeye başlamadan önce bir beyin emarı çekilip kekeledikten sonraki durumla karşılaştırılmalı ki o da mümkün değildir. Almanya'da çocuklarla yapılmak istenen bir araştırma anne-babaların karşıtlığı nedeniyle yapılamadı (3-4 yaşındaki çocuklarda gereksiz emarlar istemedikleri için)
Hilal demiş ki:Peki aşanlar nasıl aşıyor o zaman. Nörolojik sıkıntı kendi kendine geçer mi. Aşan bir sürü insan tanıyorum ve hepsi konuşa konuşa kafama takmayarak ve psikolojik olarak kendimi rahatlatarak aştım dedi. Bizdeki beynin alışkanlığı ve bunun adına nörolojik ya da psikolojik diye ayrım yapılıyo. Nörolojik ise ameliyat olur mu acaba. Bunun üzerine de araştırma yapsınlar o zaman. Ben üniversite okurken defalarca sunum yaptım ve bu sunumları hep psikoloğa giderek yaptım. Rahatlayarak Vs. Nörolojik sıkıntıyı psikolojik rahatlama nasıl giderir ya da azaltır ben bunun mantığını anlayamadım.
PetraS demiş ki:Tam anlamıyla bizde nörofiziyolojik bir bozukluk derler. Yani hangi uzmana sorarsan sor, nörofiziyolojik bir bozukluk der ve tüm araştırmalar o konuya odaklanıyor. Yani beyindeki farklılıklar nedir, nasıl meydana gelmiş, hangi yöntemlerle olumlu etkileyebiliriz. Konuşma beyin tarafından yönetildiği gibi duygular da beyinde oluşuyor. Dediğim gibi beyin veya nöroloji uzmanı değilim, sadece okuduklarımı ve okuduklarımdan anladıklarımı aktarıyorum. Kekemelik duygular devreye girdi mi aşırı derecede etkilenen bir bozukluktur. Kekemeliği aşan veya aştığını anlatan herkes duygularıyla, korkularıyla mücadele ederek, kekemeliği kafaya takmayarak aştığını söylüyor. Ayrıca beynin 25 yaşında ancak olgunlaştığı söyleniyor. 25'inden sonra kekemeliği aşan birini tanıyor musunuz? 'Kekemeliği aştım' söylemi bağlamında bir de şu gerçek vardır. Hemen hemen her kekemeliği aştım diyen ara sıra kekelediğini söylüyor ama diğer insanlar kulak vermiyor. Onur Güney'in linklediği videoda da öyledir. Adam şu veya bu bağlamda takıldığını söylüyor ama kimse kulak asmıyor. Çünkü onun hissettiği kekemelik diğer insanlar tarafından artık kekemelik olarak algılanmıyor. Kendisi de artık önemsemediği için 'kekemelik yok' şeklinde algılanıyor. Aynı şekilde duyulabilir şekilde kekelemeyen ama kendini kekelememek için acayip sıkan ve sosyal ortamlardan kaçan insanlar vardır. Halbuki bunlar kekemeliğe karşı olan bakış açılarını değiştirseler geriye hemen hemen hiç bir şey kalmaz. Kekemelikle baş etmek kekemelik karşısındaki bakış açısını değiştirmekten geçiyor. Kekemeliğin gerçek derecesi o zaman anlaşılıyor. Almanya'da halen geçerli olan bir model 'kekemelik soğanı'dır. Kekemeliği bir soğana benzetiyorlar. Kocaman bir şey gibi görünüyor halbuki kekemeliğin ta kendisi sadece soğanın cücüğüdür. Diğer kabuklar ise kekemeliğin beraberinde getirdiği konuşma alışkanlıklarıyla psikolojik etkenler. İyi bir terapide amaç tüm kabukları soyarak cücüğü ortaya çıkarmak, ardından bununla nasıl baş edildiğini öğretmek.
Özge demiş ki:Petra abla bu 25 yaş olayını bende araştırdım ama o tam olarak oyle değil 25inden sonrada sinirler hala çalışıyor fakat bu 25den önce olanlara oranla daha zorlaşıyor bazı seyleri kırmak çok zorlaşıyor yeni sinirler üretmek eskiye oranla biraz daha guclesiyor 25inden sonra kekemeligi çok iyi yenmiş kişileri tanıyorum
Özge demiş ki:Özge... ben de detayları bilmiyorum ve o konuda hiçbir mutlak iddiada bulunmak istemiyorum. Zaten bilim de ilerliyor bugün beyin hücreleri ölüyorsa yenilenmiyor diyorlarsa yarın kusura bakmayın, yeni araştırmalar farklı bir şey gösteriyor filan diyorlar. 25 yaşından sonra kekemeliği çok iyi yenmiş kişiler var diyorsun doğrudur. Birçok insan kekemeliği, kekeme olmayanların onların kekeme olduğunu anlayamayacağı derecede yenebiliyor. Ama kendilerine sorduğun zaman takılmaların şu veya bu durumda yine olduğunu söylüyor, hemen ufak bir müdahaleyle örtbas edebiliyor. Yani kekemeliği yenmek kavramını tanımlamak gerekir. Kekemeliği dışa yansıtmamak şekilde az veya örtülü kekelemek başka ve normal konuşan gibi kelimeleri akla nasıl geliyorsa söyleyebilmek başka. Bu konudaki incelikler insanların duygusal dünyasını ilgilendirdiği müddetçe önemlidir. Ben 15 yıldan fazla diğer insanlar kekemeliğimi kekemelik olarak algılamadıklarından 'ben kekemeyim' demezdim. Çünkü dediğim zaman onlar 'yok ya, böyle kekemelik mi olur? Filan kişiyi tanıyor musun? O tam bir kekeme' diyorlardı. Zoruma gidiyordu. Daha sonra kekemelikle ilgili kitaplar okudum ve içimde hissettiğim tüm duyguları, endişeleri orada buldum. Başka kekemelere, konuşurken yaşadığım aksaklıkları anlattım, hala kelime değiştirdiğimi farkettim, söyleyeceğim zaman zorlanacağımı bildiğim kelimeler tespit ettim. Kekeme olmayan insanlar kendi anadillerinde hiçbir kelimede 'bunu söyleyemeyeceğim' kaygısını bilmiyorlar. Ama benim bu tür kaygılarım vardı. Bu kelimelerden kaçınıyordum ya da söylemek zorunda olduğum zaman belli yöntemlere baş vuruyordum. Bütün bunlar dışa doğru kekemelik olarak yansımayabilir ama BEN bunu hissediyorum. Yani 'sen kekelemiyorsun' benim için bir iltifat olamaz çünkü gerçekleri yansıtmaz. Daha sonra da başvurduğum yöntemleri terk etmeye başladım ve klasik kekemelik semptomları tekrar ortaya çıktı. Yani demek istediğim 25'inden sonra yendim diyenler bunu ne manada söylüyor?
Özge demiş ki:Ablacim sakin ol ben yendi dedim ama hiçbir zaman kekeleyen insanın mükemmel olacağını söylemedim onlara rahatsızlık vermicek olcude dedim zaten bunu yoksa senin sözlerine her zaman katıldım ama abla belki normal insanlarda konuşmalarını bazi yerlerde kontrol ediyor sadece bizmi dusunuyoruz bunu oda mantık dışı geliyor bana sadece bu problemin içine girmedikleri az zorluk yaşamadıkları için onlarında konusma yerleri aynı herşey aynı zaten abla konuşma özür raporuna bakarsin çok az takılma makul karşılanıyor kekemelik olarak algilanmiyor bir terapistte bana şu kelimeyi demişti ne kadar doğru bilmiyorum aslında her insanda kekemelik yatkınlığı vardir kimi açığa cikar bazi nedenlerden kimi çıkmaz demişti biz kendi içimizde yoruluyoruz çok fazla olduğundan evet ama bunu en aza indirgeyip sonrada onunla baş edebilen takmayan kişilere zaten yenmiş demiyormuyuz
PetraS demiş ki:Özge... ben gayet sakinim hiç merak etme Big Grin Normal konuşanların kekelemesi olayına gelince... Hayır efendim normal konuşanların yaşadıkları şey farklıdır, bizimkine benzemez. Kekemeliğin özelliği, kişinin ne söyleyeceğini çok iyi bildiği halde bunu yapamamasıdır. Bu deneyimi normal konuşanlar bilmez. Böyle bir şeyi iddia eden terapistler ya seni avutmak isterler ya da kekemeliğin özünü kavramış değildir. Veya her ikisi. Benim için de kekemeliği yenmek rahatsızlık vermiyecek ölçüde az olmasıdır. Ama ondan da ziyade insanın kekelese de kekelemese de kendini rahat ve özgür hissetmesi. Ölçüt kaç hecede bir takılma çıkar değil de insan bu takılmaları nasıl bir duyguyla atlatır olmalı. Kendini sürekli rahat ve özgür hissederse açıkça kekelemesi de sorun değil. Ama sırf kekelememek için kendini sürekli baskı altına alırsa, iç dünyasında özgür değilse er geç deprasyona girer. O yüzden sırf semptom odaklı terapiler işin özünü çözemez. Ayrıca şunu okumanı tavsiye ederim. Her insan zaman zaman kekeler ifadesinin gerçek payı var mıdır?
Evet arkadaşlar, tartışmayı burada sürdürebiliriz!
İyi günler
Petra
Bence ilaç ile tedavi mümkün değil şimdilik.. Antidepresanlar vs insanı zaten sarhoş gibi yapıyor ondan rahat hissettiriyor daha sakin relax olabiliyorsun.. Alkol alıncada aynı durum görülebilir..
ilac ile direkt mümkü degil bence fakat kisinin kanina bakilabilir. Demir,b12 ve diger vitaminler.