(En son düzenleme: 07/09/2018, 16:17 {2} PetraS.)
Merhaba arkadaşlar,
Kekemelik için kesin çözüm var mı? sorusu her kekemenin sürekli cevap aradığı bir sorudur. Ve kabul etmek gerekiyor ki bu sorunun cevaplanması kolay değildir.
Öncelikle şu soruyu sormak gerekir: Çözümden kastın nedir?
Eğer çözümden kastın kekemeliğin yani konuşmayı engelleyen blokların, takılmaların temelli olarak kaybolması ve bir daha çıkmaması ise, o zaman ergen / yetişkin bir insan için gerçekçi bir şekilde büyük olasılıkla hayır diye cevap vermek gerekir. Yani belli bir yaştan sonra kekemeliğin kendiliğinden veya terapi sonucu tamamen geçmesi bazı tek tük istisnalar dışında söz konusu değildir. Ve ben bu istisnalardan biri olmak istiyorum hayali de hiç kimseyi ileri götürmez.
Ama böyle bir tespitten sonra umudu kesmek için de hiç bir gerekçe yoktur. Çünkü eğer çözümden kastın kekemeliğin ilgili kişiyi sosyal hayatında asgari düzeyde etkilemesi ve neredeyse normal konuşan gibi görünmesi ise o zaman evet, kesin bir çözüm vardır demek gerekir.
Kekemelikte tek bir çözüm söz konusu değildir, değişik değişik çözüm yolları vardır ve her kişi kendisine uyanı kendi bulmak zorundadır.
Ancak kişisel çözüm yolunu ararken aşağıdaki hususlara dikkat etmek çok önemlidir.
Non Avoidance modeli
Bu modeli oluşturan ve hem uygulayan, hem de öğreten en önemli isimlerden biri Charles van Riper'dir. Charles van Riper gençliğindeki ağır kekemeliğinden öylesine usanmış ki sağır/dilsiz insanların kolonisine yerleşip bir daha konuşmak istememiş.
Daha sonra ise Western Michigan Üniversitesi'nde bu güzel terapi modelini oluşturmuş ve emekliye ayrılıncaya kadar kendi kliniğinde sayısız kekemelere yardımcı olmuş.
Bu model kekemeliğin en önemli ögesi olan kaçınma olgusuna odaklanır. Bu bağlamda verilen terapiler dört aşamalı olur:
Van Riper terapisi, konuşurken rastlanılan düzensizliklerin (tekrarlamalar, takılmalar, uzatmalar) sadece buz dağının su yüzündeki kısmı olduğunu varsayıyor. Suyun altındaki kısmı ise hem çok daha büyüktür hem de ağır basıyor ve bu da genellikle kaçınma ve negatif duygularla ilgilidir. Bunlar değiştirilmeden kekemeliğin kalıcı bir şekilde değiştirilmesi sözkonusu değildir.
Van Riper demiş ki:
Terapiye katılan biri kekemeliğini gizlemek, saklamak, kendini sıkmak zorunda değildir ve bu yaklaşımın günlük yaşamda da uygulanması adım adım öğretilir. Terapinin gidişatı şeffaf bir şekilde açıklanır ve kişinin kendi ihtiyacına göre uyarlanır:
Tanımlama aşaması:
Ayna, kamera vs. enstrümanlarla kekeme kendi kekemelik semptomları ile yüzleştirilir ve bunlar incelenir ve bileşenlerine ayrılır. Klasik kekemelik semptomları olarak bildiğimiz tekrarlama, takılma ve uzatma alışkanlıkları bile daha ince parçalara ayrılır. Bu da daha sonraki modifikasyon için gerekli olan bir şey.
Kekeme birey bu bağlamda kekemelik semptomlarını şu iki soru ışığında değerlendirmeyi öğrenir:
Yani konuşma eylemini bir yol gibi düşünürsek normal konuşanın önü açıktır, kekemenin yolunda ise taşlar, hatta duvarlar vardır.
Fakat ben veya benim konuşma mekanizmam bu taşlara, duvarlara karşı nasıl bir reaksiyon gösterir, orası kişiden kişiye değişiyor. Ortak olan konuşmaya devam edemedikleri halde konuşma teşebbüsünde bulunmaları.
Amaç kişinin daha sonraki modifikasyon aşaması için kendi kişisel kekemelik alışkanlıklarını bilince çıkarmaktır.
Duyarsızlaştırma aşaması:
Birçok kişi konuşmalarındaki düzensizliklerden ziyade negatif duygulardan etkilenir. 'Kekemelik' veya 'kekelemek' kavramları etraflarında kullanıldığında ürkerler, takıldıkları anda - bunun yasak olduğunu bildikleri ancak kendi iradeleri dışında sürekli bu yasağı çiğnedikleri için - utanırlar ve daha önce konuşurken karşılaştıkları negatif dinleyici reaksiyonlarından dolayı genel olarak konuşmaktan, iletişimden korkarlar.
Duyarsızlaştırmanın ancak en korkulan challenge'leri gögüslemekle mümkün olacağı bilincinde terapist eşliğinde bütün bunlar göğüslenir.
Ve bu bağlamda gönüllü (istemli) kekemelik devreye girer. Kekeme birey bu sefer kekemeliğini gizlemek değil, tam tersine göstermek zorundadır. Şu ana kadar en korktuğu şeyi yani kekeleyerek insanlara yaklaşmayı öğrenir.
Fakat gönüllü kekemelik asıl kekemeliğine benzemez. Bilinçli yaptığı için sadece hafif tekrarlamalardan oluşur ve isteyerek yaptığı için içi rahat olduğundan dinleyicinin reaksiyonlarını soğukkanlı bir şekilde takip edebilir. Genellikle beklediği kadar negatif bir tepkiyle karşılaşmaz ve içindeki 'beni her yerde kekemeliğimden dolayı reddediyorlar' düşüncesi her edinilen iyi tecrübeyle azalır.
Terapist eşliğinde yapılan ve ev ödevi olarak tekrarlanan egzersizler örneğin otel, kiralık araba, satılık/kiralık daire gibi telefon hatlarını aramak ve belli bir hedefe (şu veya bu bilgileri elde etmek gibi) ulaşmaktır.
Egzersiz olarak ayrıca örneğin en çok korkulan konu minibüs ise her gün A'dan B'ye gitmek ve belli bir durakta inmek gibi bir challange de olabilir.
Önemli olan bunu gönüllü kekemelik ile yapmak ve insanların reaksiyonlarını kafaya takmamak olmalı.
Ayrıca kekemelik konusunun çevredeki insanlarla konuşulması da önemli olan challenge'lerdendir. Birçok kekeme 20-30 yaşına gelmiş daha hiç kimseyle kekemelik konusunu konuşmuş değiller. İçlerindeki üzüntüyü, kendilerini ne kadar etkilediğini, nasıl kahrolduklarını daha hiç kimseye anlatmış değiller.
Burda enteresan olanı normal konuşanların reaksiyonları. Çünkü herkes 'kekelemek' deyince kafasında birşey tasarlıyor ama normal konuşanlar genellikle kekemeliğin ne olduğunu anlamazlar. İşte burada güzel bir fırsat doğmuş oluyor ve kekemeler gerçek hissettiklerini çevreleriyle paylaşabiliyorlar.
Duyarsızlaşma 2-3 günlük bir olay değildir, haftalar, aylar hatta seneler sürebilir. Terapist bu süreci sadece tetikler, gerisini kekeme birey öz terapi olarak uygular.
İyi bir duyarsızlaşma sürecinden sonra kekeme birey genellikle ham kekemeliği ile yüz yüzedir. Utanç duygusu, korkular geçmiş, geriye kalan ortadan kaldırılması mümkün olmayan konuşma dirençleri. Ama bunlar bile müthiş azalmış durumdadır. Çünkü korkuların yenilmesi ile birlikte heyecan gibi tetikleyici faktörler de ortadan kaldırılmış oluyor. Artık modifikasyona geçme zamanıdır.
Modifikasyon aşaması:
Daha önce bahsettiğim gibi kekemelik kaçınılmaz etkenlerden ve değiştirilmesi mümkün olan alışkanlıklardan oluşur.
Kaçınılması mümkün olmayan devreye giren konuşamama hissidir ancak bu bile geçicidir. Yani hiç bir şey yapmayıp beklersen geçer ve konuşma yolu açılır.
Değiştirilmesi mümkün olan alışkanlıklar ise bireyin bu konuşma engellerine gösterdiği reaksiyondur yani tekrarlama, takılma veya uzatma.
Gönüllü kekemeliği iyi beceren biri aslında bu aşamada artık bloklara girmek, yoğun çaba sarf ederek yüz göz tikleriyle konuşmak zorunda değildir çünkü kolay kekelemeyi iyice bellemiş olur. Zaten hedef de bu: cazip kekelemeyi öğrenmek, dinleyiciyi korkutmamak.
Pull-out:
Kekeme birey konuşurken konuşma yolunda bir engele rastlarsa anında sesini keser. (Bu kendi elindedir) Cancellation denilen bir reset yapıp, içindeki gerginliği bilinçli bir şekilde azaltıp ilk aşamada söyleyeceği kelimeyi pantomim olarak sırf dil dudak hareketleriyle yapar. Ondan sonra da kelimeyi yeniden sesli bir şekilde açıkça söyler.
Daha sonraki bir aşamada artık pantomime gerek kalmadan sadece kelimenin tekrarlanması söz konusudur. Burada kendisini serbest bırakması ve gerekirse dil dudak hareketlerini bilinçli yapması önemlidir. Genellikle (takılma kelimenin başında olduğu için) sözcüğün ilk harfi yumuşak ve kontrollü söylenir.
Ama genel olarak amaç artikülasyonu bilinçli bir şekilde yapmak ve harfleri bir zincir gibi art arda getirmek.
Stabilizasyon aşaması:
Stabilizasyon demek öğrenilen yöntemlerin sabitlenmesi demektir. Bu da önceki aşamalarda öğretilenleri yapa yapa olur, konuşarak, sosyalleşerek, telefon görüşmesi yaparak ve gerekirse gönüllü kekeleyerek ve el alemle kekemelik konusunu konuşmaktan geçer. Öğretilen yöntemler zamanla sabitlenir hatta otomatikleşir.
Ve diğer birçok terapiye göre en büyük avantajı, kişinin kendi kekemeliğine karşı olan tutumu tamamen değişmiş olduğu için artık eski korkular geri gelmez, heyecan - kekemelik kısır döngüsüne düşme riski sıfırlanır.
Van Riper terapisini yapmış bir insan kendini artık edilgen, pasif hissetmez bilakis kekelemenin büyük bir kısmının kendi elinde olduğunu bilir, geriye kalan kaçınılmaz kısmını da idare etmesini, kontrol etmesini bilir. Hiç bir kekemelik olayı kendisini artık korkutamaz çünkü elindeki yöntemlerle onu kendi gücüyle çözmesini bilir. Kekemeliği ile barışıktır, kekemeliği artık bir düşman olarak değil, çok çok istenmeyen ancak yine de sevilen bir kardeş gibi görür.
Buna rağmen kekemeliğin doğası gereği kekemelik zaman zaman çoğalır, zaman zaman azalır. Bu kimsenin elinde değildir bu bir gerçektir. Ancak Van Riper terapisini yapmış biri kendi terapisti haline gelmiş olduğundan bunu da kendi gücüyle çözer. Ve en kötü ihtimal terapistini arar veya tazeleme kursuna katılır.
Van Riper terapisi inandığım bir terapi modelidir ve beni de kekemelik batağından kurtaran bir yöntemdir. Buna rağman başka etkin modeller daha vardır ve onların da en az Van Riper modeli kadar var olma hakkı vardır.
Selam
Petra
Kekemelik için kesin çözüm var mı? sorusu her kekemenin sürekli cevap aradığı bir sorudur. Ve kabul etmek gerekiyor ki bu sorunun cevaplanması kolay değildir.
Öncelikle şu soruyu sormak gerekir: Çözümden kastın nedir?
Eğer çözümden kastın kekemeliğin yani konuşmayı engelleyen blokların, takılmaların temelli olarak kaybolması ve bir daha çıkmaması ise, o zaman ergen / yetişkin bir insan için gerçekçi bir şekilde büyük olasılıkla hayır diye cevap vermek gerekir. Yani belli bir yaştan sonra kekemeliğin kendiliğinden veya terapi sonucu tamamen geçmesi bazı tek tük istisnalar dışında söz konusu değildir. Ve ben bu istisnalardan biri olmak istiyorum hayali de hiç kimseyi ileri götürmez.
Ama böyle bir tespitten sonra umudu kesmek için de hiç bir gerekçe yoktur. Çünkü eğer çözümden kastın kekemeliğin ilgili kişiyi sosyal hayatında asgari düzeyde etkilemesi ve neredeyse normal konuşan gibi görünmesi ise o zaman evet, kesin bir çözüm vardır demek gerekir.
Kekemelikte tek bir çözüm söz konusu değildir, değişik değişik çözüm yolları vardır ve her kişi kendisine uyanı kendi bulmak zorundadır.
Ancak kişisel çözüm yolunu ararken aşağıdaki hususlara dikkat etmek çok önemlidir.
- Çözüm altın tepside sunulmaz, emek gerektirir; o yüzden kolay bir çözüm vaadediliyorsa dikkat!
- Çözüm projesine gerekli olan emeği göğüslemek için kararlılık gerekir; yani gerçekten yaşamında değişiklik yapmak istemen gerekir!
- Fluency Shaping modeli = akıcılığı şekillendirme modeli
- Non Avoidance modeli = kaçınmama veya modifikasyon modeli
Non Avoidance modeli
Bu modeli oluşturan ve hem uygulayan, hem de öğreten en önemli isimlerden biri Charles van Riper'dir. Charles van Riper gençliğindeki ağır kekemeliğinden öylesine usanmış ki sağır/dilsiz insanların kolonisine yerleşip bir daha konuşmak istememiş.
Daha sonra ise Western Michigan Üniversitesi'nde bu güzel terapi modelini oluşturmuş ve emekliye ayrılıncaya kadar kendi kliniğinde sayısız kekemelere yardımcı olmuş.
Bu model kekemeliğin en önemli ögesi olan kaçınma olgusuna odaklanır. Bu bağlamda verilen terapiler dört aşamalı olur:
- Tanımlama - kişinin bireysel kekemeliği birincil semptomlardan tutarak, ikincil ve örtülü semptomlara kadar tanımlanır ve kişinin bilincine çıkarılır. Burada en önemli noktalardan biri, kişiye hangi davranışının bir alışkanlık ve bununla birlikte değiştirilmesi mümkün, hangisinin kaçınılmaz bir şey olduğu açıklanır.
- Duyarsızlaştırma - her kekeme çocukluktaki kötü tecrübelerinden ve dinleyicilerin olumsuz reaksiyonlarından dolayı kekemelik konusunda aşırı bir şekilde duyarlıdır. Yaşamış olduğı negatif olaylar ve konuşurken yaşadığı başarısızlıklar adeta kemikleşmiş travmalar haline gelmiştir. Duyarsızlaştırmanın hedefi, kişiyi çoğunlukla kekemelikten daha çok etkileyen bu negatif duygulardan kurtarmaktır.
- Modifikasyon - tanımlama ve duyarsızlaştırmadan sonra kekeme birey kendi ham / saf kekemeliği iye karşı karşıyadır. Asıl kekemeliği ile tanışır ve bu konuda kendini nasıl kurtarabileceğini öğrenir.
- Stabilizasyon / sabitleme: Son aşama olan stabilizasyon aşamasında öğretilen tüm teknikler tekrar ve tekrar yaptırılarak iyice alışkanlık haline gelir.
Van Riper terapisi, konuşurken rastlanılan düzensizliklerin (tekrarlamalar, takılmalar, uzatmalar) sadece buz dağının su yüzündeki kısmı olduğunu varsayıyor. Suyun altındaki kısmı ise hem çok daha büyüktür hem de ağır basıyor ve bu da genellikle kaçınma ve negatif duygularla ilgilidir. Bunlar değiştirilmeden kekemeliğin kalıcı bir şekilde değiştirilmesi sözkonusu değildir.
- Kekelemekten kaçınmak için geliştirilen alışkanlıklar, tikler, mazeretler
- Belirli kelimelerden kaçınmak için başka, icabında uygun olmayan kelimelerin kullanılması
- Daha önceki negatif deneyimlerden dolayı telefon, minibüs gibi konuşma durumlarından kaçınılması
- Konuşmamak için sosyal ortamlardan kaçınmak
- vs.
Van Riper demiş ki:
Alıntı: Sana düzgün konuşmayı öğretmeme gerek yoktur çünkü onu zaten biliyorsun. Sana öğreteceğim daha cazip kekelemektir.Kekemeliğin çözümü kekemeliği kabul etmekten geçiyor. O yüzden Van Riper terapisi bağlamında kekelemek de yasak değildir, tam tersine her an serbest ve caizdir.
Terapiye katılan biri kekemeliğini gizlemek, saklamak, kendini sıkmak zorunda değildir ve bu yaklaşımın günlük yaşamda da uygulanması adım adım öğretilir. Terapinin gidişatı şeffaf bir şekilde açıklanır ve kişinin kendi ihtiyacına göre uyarlanır:
Tanımlama aşaması:
Ayna, kamera vs. enstrümanlarla kekeme kendi kekemelik semptomları ile yüzleştirilir ve bunlar incelenir ve bileşenlerine ayrılır. Klasik kekemelik semptomları olarak bildiğimiz tekrarlama, takılma ve uzatma alışkanlıkları bile daha ince parçalara ayrılır. Bu da daha sonraki modifikasyon için gerekli olan bir şey.
Kekeme birey bu bağlamda kekemelik semptomlarını şu iki soru ışığında değerlendirmeyi öğrenir:
- Ben ne yapıyorum?
- Bana ne oluyor?
Yani konuşma eylemini bir yol gibi düşünürsek normal konuşanın önü açıktır, kekemenin yolunda ise taşlar, hatta duvarlar vardır.
Fakat ben veya benim konuşma mekanizmam bu taşlara, duvarlara karşı nasıl bir reaksiyon gösterir, orası kişiden kişiye değişiyor. Ortak olan konuşmaya devam edemedikleri halde konuşma teşebbüsünde bulunmaları.
Amaç kişinin daha sonraki modifikasyon aşaması için kendi kişisel kekemelik alışkanlıklarını bilince çıkarmaktır.
Duyarsızlaştırma aşaması:
Birçok kişi konuşmalarındaki düzensizliklerden ziyade negatif duygulardan etkilenir. 'Kekemelik' veya 'kekelemek' kavramları etraflarında kullanıldığında ürkerler, takıldıkları anda - bunun yasak olduğunu bildikleri ancak kendi iradeleri dışında sürekli bu yasağı çiğnedikleri için - utanırlar ve daha önce konuşurken karşılaştıkları negatif dinleyici reaksiyonlarından dolayı genel olarak konuşmaktan, iletişimden korkarlar.
Duyarsızlaştırmanın ancak en korkulan challenge'leri gögüslemekle mümkün olacağı bilincinde terapist eşliğinde bütün bunlar göğüslenir.
Ve bu bağlamda gönüllü (istemli) kekemelik devreye girer. Kekeme birey bu sefer kekemeliğini gizlemek değil, tam tersine göstermek zorundadır. Şu ana kadar en korktuğu şeyi yani kekeleyerek insanlara yaklaşmayı öğrenir.
Fakat gönüllü kekemelik asıl kekemeliğine benzemez. Bilinçli yaptığı için sadece hafif tekrarlamalardan oluşur ve isteyerek yaptığı için içi rahat olduğundan dinleyicinin reaksiyonlarını soğukkanlı bir şekilde takip edebilir. Genellikle beklediği kadar negatif bir tepkiyle karşılaşmaz ve içindeki 'beni her yerde kekemeliğimden dolayı reddediyorlar' düşüncesi her edinilen iyi tecrübeyle azalır.
Terapist eşliğinde yapılan ve ev ödevi olarak tekrarlanan egzersizler örneğin otel, kiralık araba, satılık/kiralık daire gibi telefon hatlarını aramak ve belli bir hedefe (şu veya bu bilgileri elde etmek gibi) ulaşmaktır.
Egzersiz olarak ayrıca örneğin en çok korkulan konu minibüs ise her gün A'dan B'ye gitmek ve belli bir durakta inmek gibi bir challange de olabilir.
Önemli olan bunu gönüllü kekemelik ile yapmak ve insanların reaksiyonlarını kafaya takmamak olmalı.
Ayrıca kekemelik konusunun çevredeki insanlarla konuşulması da önemli olan challenge'lerdendir. Birçok kekeme 20-30 yaşına gelmiş daha hiç kimseyle kekemelik konusunu konuşmuş değiller. İçlerindeki üzüntüyü, kendilerini ne kadar etkilediğini, nasıl kahrolduklarını daha hiç kimseye anlatmış değiller.
Burda enteresan olanı normal konuşanların reaksiyonları. Çünkü herkes 'kekelemek' deyince kafasında birşey tasarlıyor ama normal konuşanlar genellikle kekemeliğin ne olduğunu anlamazlar. İşte burada güzel bir fırsat doğmuş oluyor ve kekemeler gerçek hissettiklerini çevreleriyle paylaşabiliyorlar.
Duyarsızlaşma 2-3 günlük bir olay değildir, haftalar, aylar hatta seneler sürebilir. Terapist bu süreci sadece tetikler, gerisini kekeme birey öz terapi olarak uygular.
İyi bir duyarsızlaşma sürecinden sonra kekeme birey genellikle ham kekemeliği ile yüz yüzedir. Utanç duygusu, korkular geçmiş, geriye kalan ortadan kaldırılması mümkün olmayan konuşma dirençleri. Ama bunlar bile müthiş azalmış durumdadır. Çünkü korkuların yenilmesi ile birlikte heyecan gibi tetikleyici faktörler de ortadan kaldırılmış oluyor. Artık modifikasyona geçme zamanıdır.
Modifikasyon aşaması:
Daha önce bahsettiğim gibi kekemelik kaçınılmaz etkenlerden ve değiştirilmesi mümkün olan alışkanlıklardan oluşur.
Kaçınılması mümkün olmayan devreye giren konuşamama hissidir ancak bu bile geçicidir. Yani hiç bir şey yapmayıp beklersen geçer ve konuşma yolu açılır.
Değiştirilmesi mümkün olan alışkanlıklar ise bireyin bu konuşma engellerine gösterdiği reaksiyondur yani tekrarlama, takılma veya uzatma.
Gönüllü kekemeliği iyi beceren biri aslında bu aşamada artık bloklara girmek, yoğun çaba sarf ederek yüz göz tikleriyle konuşmak zorunda değildir çünkü kolay kekelemeyi iyice bellemiş olur. Zaten hedef de bu: cazip kekelemeyi öğrenmek, dinleyiciyi korkutmamak.
Pull-out:
Kekeme birey konuşurken konuşma yolunda bir engele rastlarsa anında sesini keser. (Bu kendi elindedir) Cancellation denilen bir reset yapıp, içindeki gerginliği bilinçli bir şekilde azaltıp ilk aşamada söyleyeceği kelimeyi pantomim olarak sırf dil dudak hareketleriyle yapar. Ondan sonra da kelimeyi yeniden sesli bir şekilde açıkça söyler.
Daha sonraki bir aşamada artık pantomime gerek kalmadan sadece kelimenin tekrarlanması söz konusudur. Burada kendisini serbest bırakması ve gerekirse dil dudak hareketlerini bilinçli yapması önemlidir. Genellikle (takılma kelimenin başında olduğu için) sözcüğün ilk harfi yumuşak ve kontrollü söylenir.
Ama genel olarak amaç artikülasyonu bilinçli bir şekilde yapmak ve harfleri bir zincir gibi art arda getirmek.
Stabilizasyon aşaması:
Stabilizasyon demek öğrenilen yöntemlerin sabitlenmesi demektir. Bu da önceki aşamalarda öğretilenleri yapa yapa olur, konuşarak, sosyalleşerek, telefon görüşmesi yaparak ve gerekirse gönüllü kekeleyerek ve el alemle kekemelik konusunu konuşmaktan geçer. Öğretilen yöntemler zamanla sabitlenir hatta otomatikleşir.
Ve diğer birçok terapiye göre en büyük avantajı, kişinin kendi kekemeliğine karşı olan tutumu tamamen değişmiş olduğu için artık eski korkular geri gelmez, heyecan - kekemelik kısır döngüsüne düşme riski sıfırlanır.
Van Riper terapisini yapmış bir insan kendini artık edilgen, pasif hissetmez bilakis kekelemenin büyük bir kısmının kendi elinde olduğunu bilir, geriye kalan kaçınılmaz kısmını da idare etmesini, kontrol etmesini bilir. Hiç bir kekemelik olayı kendisini artık korkutamaz çünkü elindeki yöntemlerle onu kendi gücüyle çözmesini bilir. Kekemeliği ile barışıktır, kekemeliği artık bir düşman olarak değil, çok çok istenmeyen ancak yine de sevilen bir kardeş gibi görür.
Buna rağmen kekemeliğin doğası gereği kekemelik zaman zaman çoğalır, zaman zaman azalır. Bu kimsenin elinde değildir bu bir gerçektir. Ancak Van Riper terapisini yapmış biri kendi terapisti haline gelmiş olduğundan bunu da kendi gücüyle çözer. Ve en kötü ihtimal terapistini arar veya tazeleme kursuna katılır.
Van Riper terapisi inandığım bir terapi modelidir ve beni de kekemelik batağından kurtaran bir yöntemdir. Buna rağman başka etkin modeller daha vardır ve onların da en az Van Riper modeli kadar var olma hakkı vardır.
Selam
Petra
#kekelemek #kekemelik #vanriper